kapat
   
SABAH Gazetesi
 
    Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
    Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Sarı Sayfalar
    Ana Sayfa
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
    Cumartesi
  » Aktüel Pazar
    Teknoloji
    Otomobil
    Sinema
    Hobi
    Çizerler
Bizimcity
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Beni rahatsız eden olayları çiziyorum
Beni rahatsız eden olayları çiziyorum

Penguen Dergisinin en genç ve başarılı karikatüristlerinden biri olan Yiğit Özgür, gün geçtikçe okuyucu sayısını artırıyor. Özgür geyikle karışık absürdlük içeren esprilerini 'basit' çizgilerle anlatıyor
O genellikle "Körler sağırlar birbirini ağırlar"ı karikatürlerine taşıyor. İki kişi konuşuyor, biri ak derken öbürü kara diyor ve sanki bizim milletimize özgü "diyalog" şekli (diyalogsuzluk belki de), basit tiplemelerle bir karikatürde canlanıyor. Kimileri onun çizgilerinde üniversite gençliğinin geyik muhabbetini bulduğunu söylese de, Yiğit Özgür her yaştan okuyucusu olduğunu söylüyor. Penguen Dergisinin baba karikatüristleri arasından yavaş yavaş sivrilmeye başlayan Özgür, e-mail trafiğinde çizgileri en çok okunan isimlerden biri. Belki siz de bir karikatürünü mail kutunuzda saklıyor ve ara sıra bakıp gülüyor olabilirsiniz, ona ait olduğunu bilmeden. Metin Üstündağ, Selçuk Erdem ve Erdil Yaşaroğlu'nun çizgisini ezberleyenler, yakında onu da tanıyacak.

* Biraz kendinizden söz eder misiniz? Kimsiniz, nasıl başladınız bu işe?
1977 yılında İstanbul'da doğdum. Ailemle birlikte Antalya'da oturdum uzun bir süre. Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Grafik Bölümü'nde okudum. Güzel Sanatlar'da okumak belki tekniğe faydalı olmuştur, orada okumanın verdiği bir vizyon var ama küçük yaşlardan beri sürekli çiziyordum. Benim çizdiklerimin karikatür haline gelmesi lise çağlarında, karikatür yarışmalarıyla oldu. Üniversitedeyken de yavaş yavaş karikatüre kaymaya başladım. Sadece şöyle bir soru işareti oluyor; karikatürden para kazanmanın çok fazla sahası yok. 'Ben bir dergide ya da gazetede çalışmayacağım, sadece sergi açacağım, albüm çıkaracağım ve böylece geçimimi sağlayacağım' diye bir şey yok. Bu çok zorlu bir yol. Hayatınızı kazanmak istiyorsanız mecburen basında çalışmaya başlamanız gerekiyor. Bunun da merkezi İstanbul olduğu için 2001'de İstanbul'a geldim.

* Lemancılarla önceden diyaloğunuz var mıydı?
Hayır, hiçbirini tanımıyordum. Askerliğimi yedek subay olarak yaptığım için bir şeyler çizmeye vaktim oluyordu. Küçük çizgi öyküler hazırladım ve onların birer karelik örneklerini alıp Bahadır Baruter adına bıraktım dergiye. O da beni geri aradı. Onlar henüz Leman Dergisinden ayrılmamışlardı. Dışardan kimsenin alınmadığını söyledi ama daha sonra Leman Dergisinin editörüyle görüştüm, 'Leman'da başla, her hafta gel, siyasi-politik karikatürler falan çizmeye başla' dedi. Gösterdiğim şeylerde espri net bir yerde değildi ama çizgim belli bir yere gelmişti. Ben de öyle başladım.

LEMAN'DA BAŞARILI OLAMADIM
* Kaç yıl Leman'da çalıştınız?
Leman bir buçuk sene kadar devam etti, sonra ayrıldım. Ayrılırken de, mizah dergilerini artık bırakayım diyordum çünkü çok zordu, yapamıyordum, para kazanamıyordum. Tabii benim yaptıklarımdan bahsediyorum, beceremedim diyebilirim. Çünkü bir buçuk sene çalıştım ama dişe dokunur bir şey gösteremedim o insanlara, aklıma gelmedi diyebilirim, çok istedim çünkü gösterebilmeyi. Ben de olmuyor, bari hobi olarak devam ettireyim, başka bir mesleğe gireyim dedim. Tam bu anda Penguen dergisi çıktı. O dergiyi çıkaranlarla da hiç tanışıklığım yoktu.

* Penguenciler eski Lemancılar değil mi?
Leman'a karikatürlerini evlerinden gönderiyorlardı. Onları pek göremiyordum. Buraya gelişim de Leman Dergisindeki gibi bodoslama oldu. Burada tanıştık, işlerimi gördüler. Ondan sonra Penguen macerası başladı. 13. sayısında girdim, aşağı yukarı bir buçuk yıldır da buradayım.

* Köşeniz ne zaman oldu?
Başlangıcından beri değil tabii. Tam o şekli alması zaman içinde oldu. Önce küçük bir bantla başladık, o biraz genişledi, sonra büyüdü.

ÇİZGİLERİM DEĞİŞTİ
* Bir karikatüristin çizgisi yıllar geçtikçe değişir mi? Siz beş yıl önce yine aynı tarzda mı çiziyordunuz?
İşin artistik tarafına meyilliydim. Tarayayım, gölgelendireyim, çok ayrıntılı tipler olsun derdim.

* Çizgileriniz basitleşti mi?
Basit diyebiliriz ama başkalaştığı kesin. Bu benim tercihim değil, esprilerin tercihi gibi bir şey. Espriler basit, naif duruyorken, çizginin saldırgan olmasını taşımadı. Böyle bir şeyi yapmak mecburiydi, iyi de oldu. Benim yaptığım çizgi, hızlı hızlı çizip, espriyi göstereyim diye yaptığım çizgiler.

* "Diyalog mizahı"na birinin önerisiyle mi başladınız?
Kesinlikle hayır. O da tamamen doğal bir gelişim. Başlarda yaptığım köşelerde uzun balonlar falan kesinlikle yok. Fakat espri yapmak rutin bir hale gelince, yavaş yavaş balonların sayısının arttığını gördüm. Bu benim de kontrolüm dahilinde olan bir şey değildi. Hatta hiç bitmesin, uzasın diyordum, mecburen kadrajdan çıktığım için kesmek zorunda kaldım, bazılarını kesmedim öykü oldu.

* Bunu önceden yapanlar kimler? Yani sizin bir yenilik kattığınız bir durum yok mu?
Bu tarz karikatürleri Metin Üstündağ çok yapar, Ahmet Yılmaz da... Belki balonların uzaması ve diyalog halinde olmalarından çok, balonların içindekilerin sivrilmesi söz konusu olabilir. Daha az balonlu karikatürlerde de aynı mantık olduğu için, böyle bir şey olabilir. Bunlar yeni elbette. Bir de biz karikatür çizdikten sonra bu biraz sosyolojik oldu, bunu tam yapayım, yarım mı oldu, tam mı oldu tartışmasına girmiyoruz. Bizim girmemiz de manasız olur zaten.

* Şu anda Popüler Kültür'de de çıkıyor karikatürleriniz. Aynı ekte bir yazı çıkmıştı sizinle ilgili... Üniversite gençliğinin geyik muhabbetini karikatürlerinize taşıdığınız yazıyordu. Katılıyor musunuz buna?
Hayır. Üniversite gençliği sürekli mizah yapıyor o zaman. En fazla kullandıkları konuları taşıyabilirsiniz ki, ben onun da olduğunu sanmıyorum.

* Okuyucunuz kim sizce?
Tabii ki yalnızca üniversiteliler ya da gençler değil. Mesela, Tüyap Kitap Fuarı'na gittik geçen sene, her yaştan insanlar vardı aşağı yukarı, sadece belli bir yaşın üstü yoktu. Onun dışında karı kocalar, çocuklar, çok küçükler, gençler vardı.

ÜRETİRKEN STRES VAR
* Peki ne ilham veriyor size? Örneğin, siyaset yok sizin çizgilerinizde... Şu olsun ya da olmasın diye düşünüyor musunuz?
Öyle bir sınırlamam yok. Ama ben mesela televizyonda zap yaparken endeksle falan ilgili bir şey duyduğumda, o haberi okuyan spikerin hayatında bunlar ne kadar yer kaplıyor, işini bitirdiğinde endeks, parite diye mi gidiyor evine, ya da elbise gibi bırakıp da mı gidiyor diye düşünüyorum. Benim de esprilerimin konularında yola çıkış noktası rahatsız olmak elbette. Sonraları fark ettiğim de şu; en fazla insan davranışlarından rahatsız oluyorum. Yani kötü niyetlerden elbette. Bu kötü niyetlerin komik olanları çok güzel yansıyor. Eğer sizin isteminiz dışında bir şey hayatınıza tecavüz etmişse, bu politik gündem de olabilir, başka bir şey de olabilir, daha doğrusu benim hayatıma tecavüz etmiştir, ben bunu karikatürde işlemek istiyorum.

* Sürekli eğlenen, dünyanın en komik işini yapan adamlar olarak görülür karikatüristler... Hakikaten durum bu mudur?
Kendi başına adamın sürekli gülmesi, eğlenmesi saçma olur da, mizah dergilerinde hep bir aradayız. Hepimizin kafasının aşağı yukarı belli frekanslarda birbirine çok benzediğine dikkat edersiniz. O yüzden belli bir eğlence var, sabahlama gecelerinde. Stres de çok olduğu için, o eğlence de mecburi oluyor, dengelesin diye durumu. İşi ortaya çıkarırken, üretirken bir stres var. Bir gece sabahlıyoruz ama 5 günlük strese eş olduğunu düşünüyorum. Günlük hayattaysa hiçbir fark yok. Buradan dışarı tek başına çıktığınız zaman ha ha ho ho eğlence yok.

* Siz en çok neye gülüyorsunuz?
Arkadaşlarımın davranışlarına, yaptıkları esprilere çok gülerim. Onun dışında komik televizyon dizileri var, onlara çok gülerim. Orta düzeyli bir bakış açısı aslında.

* Karikatür albümünüz olacak mı?
Albüm var, bu bahar diye düşünüyorum ama erken olma düşüncesinden dolayı biraz erteleyebilirim.

* Peki karikatürleriniz hep bu çizgide mi devam edecek? Uzun diyaloglar mı olacak hep?
Önce esprileri yazıyorum. Yazarken zaten kafamda oynuyor tipler, sonra oturup çiziyorum. Ama bu hep böyle mi devam eder, bilmiyorum. Bilmemeyi de seviyorum çünkü plan yaptığım zaman sıkıcı oluyor.

* Bunun tersini kimler yapıyor?
Mesela Selçuk Erdem görüntüyle çalışıyor. Bir sürü tip var, o iki obje kendini komik bir şekilde bulabiliyor. Ben ağırlıklı yazıyla çalışıyorum.

* Şu anda hayatınızı karikatürden kazanabiliyor musunuz?
Yeni yeni kazanmaya başladım. Düzeni henüz oturttum diyebilirim.

tugba Balıkçıoğlu

DİĞER RÖPORTAJ HABERLERİ
 Dizilerimle reytingi garantilerim
 Gerçek bir Türk burjuvasıydı
 Bizim aramızda maraz çıkmaz
 İdeallerim için bekledim
 Herkes bildiği işi yapsın ben iyi baklava yaparım
 Serdar'ın karşıma çıkması sanki ilahi düzenin bir parçası
 Buz pistlerinin Türk kraliçesi
 Kansere çok kızdım çünkü vaktimi çaldı
 Mektupları okurken çok ağladım
    Aktüel Pazar Yazarlar
    Güncel
    Hobi
  » Röportaj
    Gurme
    İyi Yaşa
Seçimlerin galibi şimdiden belli
Seçimlerin galibi şimdiden belli
Armageddon, Averted: The Soviet Collapse adlı kitabın yazarı,...
Usta ve çırak
Usta ve çırak
Geçen hafta, kırk yıllık dostum Oğuz Aral'ın Ebru Çapa'yı...
Kebabın en lezzetlisi nerede yenir?
Kebap Urfa, Gaziantep ve Adana'da mı yenir, yoksa İstanbul'da mı?...
Caddenin değişmeyen adresi
Bağdat caddesinin klasiklerinden Carpe Diem Cafe-Bar ve Restaurant...
Bir kraliçenin düşüşü
Televizyon programları, dergileri ve internet sitesiyle Amerikalılar'a 'yeni...
En uzun menzilli uçak
Boeing, bugüne kadar havayollarına 600'den fazla sattığı 777'nin...
 
    Ana Sayfa | Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon
Spor | Hava Durumu | Sarı Sayfalar | Günaydın | Bizimcity | Kapak Güzeli | Astroloji | ON Magazin | Sağlık | Cumartesi | Aktüel Pazar | Teknoloji | Otomobil | Sinema | Hobi | Çizerler
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.