En fazla sivil kaybı kim verdi?
Genelkurmay Başkanı'nın 30 Ağustos dolayısıyla verdiği resepsiyonda Gazi Orduevi'nin bahçesi tıklım tıklım. Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, bizi kalabalıktan ezilmemek için bahçenin bir kenarına çekiyor. Sohbetin konusu, ABD'nin Irak'taki durumu. Org. Büyükanıt, Irak'ta neler olup bittiği konusunda fazla bir bilgi sahibi olmadığını açıklıkla vurguluyor. "Eksik bilgi ile konuşmak doğru olmaz" deyip ekliyor: "ABD'nin hareket tarzını bilmiyorum. Anlamakta zorlandığım bir durum yaşanıyor. Hem bu kadar büyük bir güç yığdılar, son teknolojiyi kullanıyorlar, hem de tam hakim olamıyorlar. Görünen o ki bir süre daha bu istikrarsız durum devam edecek."
Gül'ün sorusu Org. Büyükanıt'ın ardından, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül ile sohbete başlıyoruz. Gazeteci arkadaşlarımızdan biri, Irak'taki gelişmeler ve kaçırılan Türkler'in durumunu sorduğunda Gül, soruyla karşılık veriyor: "Irak'ta, askeri güç dışındaki sivillerden ölenler en fazla hangi ülkelerden biliyor musunuz?" Ardından bir soru daha yöneltiyor: "Irak'ta askeri güç dışında en fazla sivil hangi ülkelerden var?" Türk işadamı ve işçisinin çoğunlukta olduğunu söylediğimizde, Gül onaylar bir yüz ifadesiyle sessiz kalmayı tercih ediyor. Irak içinde belirli noktalarda toplanma yerlerinin oluşturulmaya başlandığını, Türk TIR'larının yüklerini buralara boşaltacağını söylüyor. Bunun da bir çözüm getirmeyeceğine vurgu yapmak ister bir şekilde şöyle devam ediyor: "Türk şoförleri sadece Kuzey'den Irak'a giriş yapmıyor ki. Biliyor musunuz ki, Kuveyt'ten günde ortalama 2 bin Türk şoför, diğer ülke şirketlerinin mallarını Irak'a mal taşıyor..."
Yirmiyi aştı Gül söylemese de, asker hariç tutulduğunda son bir yıl içinde en fazla ölüm Türk sivillerden oluşuyor. Bugüne kadar konvoylara yapılan toplu saldırılarla veya rehin alınma sonucu ölen Türk sivil sayısı 20'yi aşmış bulunuyor. Dışişleri Bakanlığı'nın verilerine göre, Irak'ta bir günde ortalama 7-8 bin Türk sivil bulunuyor. Sokakları Iraklı güvenlik güçlerine teslim etmiş ABD askeri ise kışlasına çekilip kendi güvenliğini sağlamakla uğraşıyor. Irak güçlerinin yetersiz kaldığı toplu eylemlere müdahale etmenin ötesinde de ABD askeri kışlasından çıkmak istemiyor. Irak güvenlik güçlerinden direnişçilere, "etnik ve dinsel" nedenlerle yardımda bulunanların olduğu da biliniyor. Irak, her önüne gelenin bir yabancıyı kaçırıp veya öldürüp, örgütünün propagandasını yaptığı bir arena haline dönüşmüş bulunuyor. Daha da ilerisi, bugün Irak, sınırları aşıp başka ülkelere ulaşabilecek terör bataklığı haline dönüşüyor. Irak Başbakanı İyad Allavi de birkaç gündür, "Bizimle birlikte bu belayla savaşmayanlar yakında teröristlerle evlerinde karşılaşacaklar" diyerek bu duruma dikkat çekiyor. ABD, "bölgeyi daha güvenli hale getireceğim" diye Irak'a girerken, gelinen noktada dünya daha güvensiz hale geliyor. Irak'taki koalisyon güçleri, dini lider Sistani'nin iki dudağı arasına mahkum oluyor. Irak'ta direnişten çıkıp bütün dünyayı tehdit eden terör, sadece tehdit ettiği ülkeleri değil, Avrupa'da yaşayan 20 milyon Müslüman'ı da zor durumda bırakmaya doğru hızlı adımlarla ilerliyor. Irak'ta üreyen terör, sadece bu ülkedeki şoförlerini değil, 17 Aralık'ta AB'den müzakere tarihi almaya hazırlandığı bir dönemde Türkiye'yi tehdit ediyor. Irak operasyonu başladığından bu yana, olaya izleyici kalan Fransa, Almanya ve Rusya liderleri dünkü Soçi Zirvesi'nde "ne yapılabileceğini" tartışıyor. Ankara'ya yarın resmi ziyaretini gerçekleştirecek olan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, "Irak'ta iç istikrarın sağlanmasına yardımcı olmak istediklerini" açıklıyor. Irak'taki gelişmelere başlangıçta seyirci kalanlar da, tarafsızlığın gelecekte kendilerini de sıkıntıya sokacağını görerek ilk adımı atıyor.
|