Çocuklara kıyanlar da çocuktu bir zamanlar!
Evet... Onlar da çocuktular... Ömrün "erken bahar"ındaki çocukları "erken kıyamet"lerde rehin alanlar bir üçüncü dünya şehrinde... Çocuktular bir vakitler! Yüzlerinde kar maskesi olanların maskeleri yoktu mesela yirmi yıl kadar önce... Utanılacak bir şeyleri olmadığı gibi kısa ömürlerinde... Gizleyecek nefretleri de yoktu göz bebeklerinde... "Utanma"ları yüreğin "muhasebe defterleri"nden koparıp atacak ve tepeden tırnağa "nefret"e boyanacak kadar büyümemişlerdi daha... Çocuktular kıydıkları çocuklar kadar...
*** Öte yandan, "onlar" da çocuktular... "Acımak yok! Yağma yok! Her ne 'paha'sına olursa olsun kırılacak bu işgal, kırılacak!" diye haykırarak... Namlusuna "öteki nefret"in mermilerini süren ve sürdürenler de... Her ne "paha"sına... Her ne "paha"sına, evet... Oysa... Zerre kadar "paha" biçmedikleri çocukların korkudan "üşümüş" yürekleri kadar küçüktü onların yürekleri de bir vakitler. Kaç kez bir serçeyi yuvasına koymuşlardı titreyen parmak uçlarında... Şimdi zerre kadar titremeden; bir tabancanın tetiğine, bir bombanın pimine dokunan parmak uçlarında... Şimdi bayram kınaları değil kıpkızıl iz bırakan avuçlarında...
*** Öte yandan... Onlar da çocuktular. Kutsal şehirlerin kutsal tapınaklarına uzanan taşlı yollarda... "Öteki çocuklar"ın alınlarının ortasına en şaşmaz "suikast silah"larının ölümlerini ateşleyenler... Çocuktular bir vakitler... Yeryüzünün en planlı "çocuk suikastler"inin maaşlı tetikçilerinin, arka mahallenin "çocuk parkları"nda hiç kum kaçmadı mı gözlerine? Ya da... Çocuk parklarında bir nebze oynamadan, yüreği intikam silahıyla çepeçevre kuşatılarak büyüyen ve büyütülenler... Genç bedenlerine biçilmiş "hazır kefen"leri giymeden hiç çocuk olmadılar mı? Avare bir akşamüstü, üzerine kutsal tapınakların gölgesi düşmüş bir "kafe"nin çay ocağında; hayat acemisi başka çocukların üzerine "infilak" olup patlayanlar da... Kutsal şehrin sokaklarına "çocuk" doğmamışlar mıydı onlar da?
*** Onlar da çocuktular değil mi? Haksız bir işgalin öncesinde, bir cehennem gecesinde... Menzili "ince ince" hesaplanmış füzelerin mandallarına "Go baby, go! - Hadi bebeğim, hadi!" çığlıklarıyla dokunanlar... Alevlerin şavkıyla aydınlanan gecede, hedefini "başarı"yla vuran bombaların gürültüsünde "öteki çığlık"ları duyamazlardı elbette... Oysa, bin yıllık bir şehrin enkazında, çığlık çığlık can veren binlerce bebeğin "masumiyet"i kadar günahsızdı onlar da doğduklarında... Bebekti ve çocuktular "huzur ülkesi"nin sokaklarında...
*** Kim büyüttü bu çocukları? Kim büyüttü onları "düşman ninni"lerle sallanan beşiklerinde? Kim büyüttü "küçük dünya"larını; nefret ırmaklarını emzirerek "beş duyu"nun beş kıtasında? Ve biz... Günahlara zerre kadar bulaşmadan büyüdüğünü sanan masum dünyanın masum insanları... Kim büyüttü bizi de "unutmak zehri"ni emzirerek yavaş yavaş? Unutanlar, en büyük suç ortağıydı en yaban suçluların ve en yaman suçların... Biliyorlardı!.. Unutturarak büyüttüler bizi de kanlı dünyalarının kucaklarında... Şimdi unutmaya mahkumuz Osetya çocuklarını da... Ve onlar... Emzirmeye devam ediyorlar!..
|