Madalyonun bir yüzü şu: Bülent Ecevit, Devlet Bahçeli ve Mesut Yılmaz yönetimindeki Türkiye'de kişi başına düşen milli gelir hiç artmadı. Tam tersi debelenip durduk. Bu kişiler iktidara geldiğinde Türk insanının ortalama kişi başına düşen milli geliri 3 bin 171 dolardı. Kriz çıkardılar. Milli gelir 2 bin 100 dolara geriledi. Ekonomi küçüldü. Türkiye büzüldü. İşsizlik arttı. Halk alınan önlemlere rağmen onları affetmedi. 2002 Kasım seçimlerinde sandık, DSP, MHP ve ANAP'tan oluşan koalisyon hükümetinin üzerine kabus gibi çöktü. AKP iktidara geldiğinde bir önceki hükümetin kriz sonrasında uyguladığı ekonomi politikalarını değiştirmedi. Sadece halka sempatik gelen küçük oynamalar yaptı. Ve her şeyden evvel IMF programının aslında kendi programımız olduğu illüzyonunu yarattı. İstikrarı korudu. Popülizme sapmadı, sapamadı. (Bağımsız Merkez Bankası'nın rolü inkar edilemez.) Şimdi Türkiye büyüyor. İşsizlik artmıyor ama azalmıyor da. Enflasyon yüzde 10'lar seviyesine indi. Halkın alım gücü düşmedi. Ve her şeyden evvel kişi başına düşen milli geliri (2 bin 584 dolar) yüzde 58 oranında artırmayı başararak, 4 bin dolara götürüyorlar. Kim ne derse desin, alkışı hakettiler. Madalyonun diğer tarafında ise riskler var. Özelleştirme aksadı. Yatırım ortamının iyileştirilmesi için verilen sözler yerine getirilmedi. İki alandaki becerisizlik devam ediyor. Kimine göre TL, dolar karşısında yüzde 30 değerli. Eğer TL/dolar paritesinde bir düzeltme yaşanırsa, kişi başına düşen milli gelir düşebilir. O durumda bugün konuşmaya başladığımız 4 bin dolar yerine 3 bin 600 dolardan bahsederiz. Kriz senaryosunun gerçekleşmesi durumunda bile AKP'yi Türkiye'yi küçültüğü için değil, sağlıklı büyütemediği için eleştireceğiz. Yani madalyonun iki tarafında da geçmiş hükümetin ekonomik çapsızlığına inmeyen bir hükümet var. AKP'yi siyaset arenasında yemek ve yenmek isteyenler, Türkiye'yi daha hızla nasıl zenginleştireceklerini göstermek durumda. Çünkü yavaş ama doğru yolda ilerliyor.