|
|
|
|
Yumuşak Karın Telafer
Ankara ABD ve direnişçiler arasında kalan Telaferli Türkmenler'in sorununun bir an önce çözülmesini istiyor. Çünkü sorunun büyümesi AB ile kriz yaratacak.
Ankara'nın yumuşak karnı
Iraklı Türkmenler'in durumu rahatlıkla Ankara'yı sınır ötesi operasyon ve aralık öncesinde AB'yle krize sürükleyebilir. Krizi önlemek için acilen yeni Türkmen stratejisi geliştirmeli.
Bağdat'ta telefonla ulaştığım Iraklı siyasetçi anlatıyor: "Telafer'de 13 saattir elektrik ve su yok. Amerikalılar şehrin etrafını tel örgüyle sardı. İki gün önceki Amerikan bombardımanı çok şiddetliydi ve 57 kişi öldü. Çoğunluğu Türkmen." 155 bin nüfuslu Türkmen şehrinde, inanılmaz bir dram yaşanıyor. Felluce ve Samarra'da Amerikan güçleriyle çarpışan 300 kişilik bir Baas Partisi grubu ve yabancı militanlar, birkaç gün önce kente sızdı. Önce ABD yardımıyla yeni kurulan Irak Ulusal Muhafızları'nı, sonra Amerikan birliklerini kovup Telafer'e hakim oldu. Onlarla mücadele eden Amerikalılar, kente tüm gücüyle abanıyor. İkinci bir Felluce vakası sayabilirsiniz ama durum çok farklı. Çoğunluğu Şii Türkmenler'den oluşan Telaferliler, Amerikalılar ve Baasçılar arasında sıkışmış durumda. İkisini de desteklemiyorlar. ABD'ye direniş gibi bir gündemleri de yok. Türkmenler zaten geleneksel olarak silahlı mücadeleden uzak, kendi halinde bir millet. Baas milisleri, halkın şehri terketmesine izin vermiyor; Amerikalılar ise "üç beş çapulcu" diye gördükleri "cihatcılar" ve Baasçıları temizlemek için tüm kenti "konsantrasyon kampı" na dönüştürmeye hazır. Türkmenler arada canlı kalkan.
NEDEN ÖNEMLİ? Irak'ın ufak kentlerinden sayılabilecek Telafer'de yaşananlar neden önemli? Çünkü Telafer (ve pek yakında Kerkük) Aralık öncesinde veya sonrasında Ankara'yı Avrupa Birliği'yle ilişkilerinde krize sürükleyebilir. Telafer'de (ve etnik tansiyonun ciddi anlamda tırmandığı Kerkük'te) Türkmenlere yönelik bir katliam Türkiye'nin tarafsız kalamayacağı bir durum. Bu hafta Genelkurmay Başkanlığı ve Dışişleri'nden peşpeşe gelen açıklamalar, Ankara'nın ne derece kaygılı olduğunun işaretçisi. Dışişleri Bakanı Abdullah Gül de bu yüzden Colin Powell'ı arayarak benzer kaygıları dile getirdi. İşin bir de PKK boyutu var. Türkiye'de terör eylemlerinin tırmanırken, Irak'taki PKK varlığı Ankara'nın daha da gözüne batıyor. Hükümetteki hava "Amerikalılar gerektiğinde terörist dedikleri 300 kişi için Telafer'i yerle bir ediyor, ama PKK konusunda kıllarını kıpırdatmıyor." Türk-Amerikan ilişkilerinin inceldiği nokta bu.
FATURA AĞIRLAŞABİLİR Telafer Ankara için sıkıntılı bir durum yaratıyorsa, Kerkük'te bir krizin faturası çok daha yüksek olacaktır. Bu hafta "Kerkük için gerekirse can veririz" diyen Mesut Barzani, kentin Kürt hakimiyetinde olması konusunda tavizsiz. Türkmenler huzursuz. Pek yakında (ve Ocak'taki seçimler öncesinde) silahların konuşmaya başlayacağını düşünmek yanlış olmaz. Peki Kerkük'te bir etnik çatışma ya da Türkmenlere yönelik baskı başlarsa, Ankara ne yapacak? Aralık'a kadar hiç bir şey. AB'den tarih almaya kilitlenen Ankara, Irak'ta PKK'ya yönelik ya da Türkmenleri korumak amaçlı bir sınır ötesi operasyonun faturasının büyük olacağının farkında. Hem Brüksel hem de Washington'dan gelen mesajlar bu yönde.
GÜNDEME TAŞINMALI Ama Aralık sonrasında Türkiye, kamuoyu açısından "pek de kontrol edemediği" bir duruma sürüklenebilir. Büyük devlet olarak Türkmenler'e sahip çıkmak, Türkiye'nin vicdani görevi. Avrupalılar'ın şu anki tavrı, "Irak'a operasyon olursa bizimle müzakereleri zora sokar" şeklinde. Geçenlerde üst düzey bir Avrupalı, Kerkük meselesinin Türk toplumu için ne kadar kritik olduğunu söylediğimizde, şaşkınlığını gizlemedi. Bu yetkilinin "Umarım bahsettiğiniz gibi bir senaryo karşısında oradaki çokuluslu gücün (yani ABD ordusu) durumu sakinleştirmesine fırsat verisiniz" sözleri, Türkiye'de siyaseten mümkün olmayabilir. Ankara'nın yakında nişanlanacağı Avrupalılar, kamuoyunun Kerkük konusunda bir anda nasıl alevlenebileceğinin farkında değil. Bu yüzden Ankara'nın bir an önce Telafer ve Kerkük'ün ciddiyetini Amerikalılar'a iyi anlatması, Avrupa'nın gündemine taşıması lazım. AB içinde olmak, bir ölçüde dış politikada koordinasyon gerektiriyor. Dışişleri Bakanlığı'na göre, Türkiye son bir yıl içinde dış politika kararlarında (uluslararası anlaşmalar, BM vs.) yüzde 80 AB'yle uyumluydu. Kerkük ise bu denklemin yumuşak karnı...
|
|
|
|
|
|
|
|
|