kapat
   
SABAH Gazetesi
 
  » Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
    Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Sarı Sayfalar
    Ana Sayfa
    Dosyalar
    Arşiv
    Etkinlikler
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
    Cuma
    Cumartesi
    Aktüel Pazar
    Otomobil
    Sinema
    Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Mehmet Barlas @ SABAH
 
Hani bunun, ilk değil de son sahibi?
Şaka
Son dakika çözümleri bıktırabilir...

Hani bunun, ilk değil de son sahibi?

Önce Madrid'de Prado'yu gezerken dikkatimi çekmişti.
Resim sanatı, azizleri, azizeleri, Hz. İsa'yı, papaları görüntüleyerek yola çıkmış. Sonra kralların, kraliçelerin, prenslerin, prenseslerin resimlerini yapmış ressamlar.
Derken şişman tüccarların, karılarının, çocuklarının resimleri geliyor.
Bu arada devreye eyalet valileri, komutanlar, yargıçlar falan da girmiş.
Çağların değişimini de, bu süreçte paranın ve gücün nasıl el değiştirdiğini de, Batı'nın sanat müzelerini bu gözle inceleyerek görebiliyorsunuz.
Paris'te 1850 sonrası yakın çağ resimlerinin sergilendiği müzeleri (örneğin Musee D'Orsay) gezerken de, bu kadar büyük boyutlardaki tabloların asılabileceği özel mekânların varlığını düşünerek şaşırmıştım.
Bizim Osmanlı'nın kendince zengin sivil paşaları Ermeni kalfalara ahşap köşkler çattırıp, yemek odasının tavanına meyve, kitap odasına atlas resmi yaptırırken, Batı'nın sanayi baronları mermer saraylara geçmişler.
Türk toplumu bu süreçleri gecikmeli yaşadı ve yaşamakta.
Türkiye'de servet sahibi sınıf temsilcilerinin, üç kuşaktır yaşadıkları görkemli aile malikâneleri yok.. Hemen hepsi bugünkü villalarına, apartman katlarından gelmediler mi?
Zaten Osmanlı sistemi de, "Hiçbir şey devletten büyük ve devletten devamlı olamaz" ilkesini benimsemiş. Devlet vermiş, devlet geri almış her şeyi.
Bir belirli dönemde varlık sahibi olabilenler, birikimlerini devlete kaptırmamak için, mallarını mülklerini vakfedip, bir çeşit hile-i şeriye yapmamışlar mı?
Bırakın serveti.
Rütbe, şan, şeref bile böyle verilip, alınmamış mı? Örneğin madalyalara, nişanlara bakın.
İlk Osmanlı madalyaları 1. Mahmut'un ve sonra 3. Osman'ın dönemlerinde çıkarılmış. 3. Selim döneminde çıkan, tuğralı ve Osmanlı ayyıldızlı "Vaka-i Mısriye" madalyaları da, kayıtlarda var.
Örneğin 1805'te Trafalgar'da ölen büyük İngiliz amirali Nelson'un üniformasındaki dört madalyadan biri ay-yıldızlı (Metin Erüreten, Osmanlı Madalya ve Nişanları, 2001).
2. Mahmut'un ıslahat hareketleri ile, başarılı devlet görevlilerine ve subaylara, Batı'daki gibi madalyalar verilmesi, yani bir "Meritokrasi"nin oluşturulması düzenlenmiş.
Sonra Abdülmecid bunların hepsini lağvedip, Mecidi nişanını çıkarmış. Eski bütün nişan ve madalyaları da, sahiplerinden geri almış. Cumhuriyet ile de tüm Osmanlı madalyaları, bir anlam ifade etmeyen antikalar haline geldi. Sadece İstiklal Madalyası kabul edilir oldu.
Şimdi yine, siviller ve askerler için, madalyalar ihdas ediliyor. Ama bunların da bir gün hükümsüz sayılmayacaklarının teminatını kimse veremez.
Demirel Cumhurbaşkanıyken, oldukça kalabalık bir gruba törenle "Devlet Sanatçısı" unvanı vermişti. Sonra bu unvanlar, mahkeme kararı ile iptal edilmedi mi?
Nereden geldi bunlar aklıma.
Film yapımcıları ve rejisörler, özel televizyonlar sayesinde zengin olmaya başlayınca, ekrana ve beyaz perdeye yansıyan servet belirtileri de değişmeye başladı.
Eskiden zengin adam, sabahlık giyen Hulusi Kentmen'di. Zengin adamın kızı da, jüponlu etekliğini ve twin-setini giyip, parti verirdi. Salondaki piyanoda fakir delikanlı çalıp, alaturka söyler, partiye gelen şımarıklar onunla alay eder, zenginin kızı da âşık olurdu ona.
Şimdi konaklar, spor arabalar, sürat motorları da var filmlerde ve dizilerde. Zenci dadının yerine de, herhalde Filipinli hizmetçiler koyulur bir süre sonra.
Mümkün olsa, TMSF'nin satışa çıkardığı şaraplar, tablolar, yatlar ve gökdelenler de filmler ve dizilerde kullanılacak.
Acaba bu süreç sonunda "Mal sahibi mülk sahibi/ Hani bunun ilk sahibi" söyleminin dışında bir dünya kurulabilecek mi? Yani "Son Sahip"in kim olacağı da akla gelecek mi?

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 Yazılı hafızası olanlar hiçbir şeyi unutmaz...   / 23-09-2004
 Erdoğan, medya eleştirisi yerine özeleştiri yapmalıdır   / 22-09-2004
 Kitap özetleri bile fazla, son cümleler yeter!   / 21-09-2004
 Tayyip Erdoğan enigmasını çözmek çok zor!   / 20-09-2004
 Yalancıdır hep aynalar, gir kalbime gör beni   / 19-09-2004
 "Altını tutamamak" siyasi bir hastalıktır   / 18-09-2004
 Migros'un 50 yılı, bizim tüketim tarihimizdir   / 17-09-2004
 Yüzme bilmeden söğüt ağacına çıkılır mı?   / 16-09-2004
 Hatalarımızı marifet gibi sunmak tarihe bile yakışmıyor   / 15-09-2004
 Şıpın işi ceza kanunu yapılmadı, yapılamaz   / 14-09-2004
MEHMET BARLAS
Hani bunun, ilk değil de son sahibi?
Önce Madrid'de...
YAVUZ SEMERCİ
Denizbank nasıl büyüdü?
1997 yılından sadece tabelası...
İLKER SARIER
Fasulyenin faydaları
Bizde zerre kadar akıl olmadığı, bu...
ABDURRAHMAN YILDIRIM
'Büyüme bu hızda sürmez'
Türkiye'nin yüksek risk doğuran...
'Recep'i keserken kaçıp kurtuldum'
Vahşice öldürülen 10 yaşındaki Recep Çıkık'ın arkadaşı Y.D.
Afrikumkapı!
Beyoğlu'ndan dışlanıp Kumkapı'yı mesken tutan ve her türlü yasadışı...
Tarihi fotoğraf
Tarihi fotoğraf
Dünya Basını:
"Avrupa Türkiye'den memnun"
Frankfurter...
Bild gazetesi Türk gazetecilerin yorumunu yazdı: Erdoğan reformist
Bild gazetesi Türk gazetecilerin yorumunu yazdı: Erdoğan reformist
Bild gazetesi, Erdoğan'ın modern Türkiye ve AB üyeliği isteğinde...
IMKB
E: 22,277 D:% 3.65
DOLAR
S: 1,498,000 D:% -0.93
EURO
S: 1,844,000 D:% -0.32
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar | Arşiv | Ana Sayfa
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.