Bilmiyorsan girme...
Geçenlerde Reha Muhtar, medyada birbirine hakaret eden yazarlar olduğundan yakındığı yazısında, Neyzen Tevfik'e yaraşan bir laf dizisini 68 kuşağı idolü Sartre'a malederek nakledince bana cevap hakkı doğdu. Varoluşçuluğun babasının avukatı değilim tabii ki ama kültürel sığlığa rağmen entelektüel olmaya çalışanların girmemesi gereken tabulardan biri felsefedir ve çağdaş felsefenin temel taşları, oyuncak değildir diye düşünüyorum. Arabesk yozlaşmaya karşı tutunacak bir onlar kaldı elimizde.. Onları ateş hattına atmayalım. Muhtar'a göre çok içen Sartre'a sormuşlar: - Üstat niye bu kadar içiyorsun?. - Kederlerimi boğmak için. - Bu kadar içtin hala boğulmadılar mı? - Maalesef. Boğulmadılar. Çünkü yüzmesini öğrenmişler. "Varoluş özden önce gelir" diyerek toplumların yaşam algılamasını kökünden sarsan Sartre böyle bir laf eder mi abesle iştigaline girmeyeceğim.. Sadece ricam internet sörfünde dolaşan özlü sözleri köşe yazısında kullanırken kaynak yönünden özen gösterilmesidir. Bir başka yazısında Voltaire bilmenin ferasetinde söz eden Muhtar belli ki varoluşçuluğa Fransız kalmış. Söyleyecek laf bulamayanların bir edebi veya tarihi kişiliğin özlü sözünün himayesine sığınmasını anlayışla karşılarım. Ama her şeyden anlıyor gözükme ihtirası / kompleksi çok karmaşık yollara taşır insanı ve çok mahcup eder. Boş variller gürültü yapabilirler ama değerlerimizi aşağıya çektiler mi, müdahale ederiz.
Ne anlatıyorsunuz? Basketbole yapılan yanlışlara karşı kimilerine hırçın gelen müdahalelerim de bundandır. Adamı merkep yerine koydular mı dayanamıyorum. Tanyeviç'in dereyi geçmek için kurduğu, asların yokluğundaki gençlerle yedekleme kadrosunu "Gençlik aşısı" diye lanse eden ve buna inanıp hamaset edebiyatı yapanlara da bundan kızıyorum. Bogdan da aynı şeyi söyledi Federasyon'un basın toplantısında. "Mirsad da dahil olmak üzere bütün oyuncuları izleyerek o gün hazır olan uyuncular arasından seçme yapacağım, şampiyonaya en iyi ve en hazır oyuncularla gitmemiz gerek." Demek ki neymiş, aklın yolu birmiş. Lafıma geldiniz, ortada gençlerin keşfi mucizesi filan yok. Malumu dilşad etmekten başka bir şey söylemediler basın toplantısında. Ligin naklen yayın konusunun nasıl çözüldüğüne, kulüplerin nereden gelir elde edip Efes ve Ülker ile kapışacak hale geleceğine dair bilgi yok, çünkü çözüm ve hazırlık yok. Bugünü çözemeden yerlerinde kalabilmek için önümüze 2010 havucu koymaya devamdalar. Hazır olacak 5 salonu FIBA'ya göstermişler ama yine en yakın aday Fransa gözüküyormuş. Bak sen, iki kere iki dört.. 2010 Dünya Şampiyonası Yugo hakimiyetindeki FIBA'nın başkenti Sırbistan'da yapılacak. Tüm veriler söylerken bunu görememek için uzaylı olmak lazım.
|