Yirmi beş yaş krizindeyim, kederdeyim
Offf off... Ortalık çıtırlardan yıkılırken bu bana yapılır mıydı? İki senedir kendimi yirmi üç yaşına şoklamıştım oysa. Bugün itibariyle kaçarı yok, anlı şanlı yirmi beşim... "Yirmi beş ne ki, saçmalama!" demeyin beni ayar etmeyin. Hele bir etrafınızı kesin. En popüler mankenler, oyuncular, şarkıcılar, en beğenilen kızlar yirmi, yirmi iki, bilemedin yirmi üçler. İhtilal görmemiş çıtır modası kol geziyor. Yaşınızı soranlara yirmi beş, yirmi altı dediniz mi salatadan çıkmış kıla bakar gibi bakıyorlar. Yani benim bu saatten sonra 'Gelinim Olur Musun'da bile şansım yok!!! Kızların yaş ortalaması on dokuz yani. Bitmişim ben bitmiş. Vallahi yalansa kırk beden olayım, ki koca meraklısı değilim. Ancak bu ara bir hallerdeyim, 'Acılı Adana' kıvamında ciğerim yanmakta. En kankasından üç arkadaşım evlendi, üstelik ikisi geçen hafta anneliğe terfi etti. Gazetede desen kat başına üç hamile düşmekte. Peki ya ben? Alışverişten sıkılırım, ütü yapmamak için şu buruşuk t-box'lardan giyerim, yemekse Mcdonald's'ı tek geçerim, muzlu süt ve Sarelle krizlerim tutar, düğünlerden nefret ederim. Kısaca evlilik formatına aykırı ne varsa bende. Buyum yani. Ama dedim ya son günlerde değişik bir model oldum. Misal bu sabah Metrocity'i talan edesim vardı. Sonra canım yemek pişirmek istedi. Şöyle böreğinden, dolmasından.
Ve en acıklısı bebeklere "Hiiiiih ayy canıııım" yapan domez kızlara döndüm. Bu bir yirmi beş yaş krizidir!! Heyy gidi çocukluğum hey! Doğum günü demek, bayram demekti. Ablam Zeynep'le aramda on dört ay var. Aslında abla demek saçma ama yaşımı küçültüyor. Neyse, çocuk dünyasının en büyük kabusu doğum gününün yaza denk düşmesidir. Millet tatildedir, parti verecek arkadaş yoktur. Ve hediye azdır. Talihsiz Zeynep ağustosta doğmuş, annem çözümü bulmuş. Benim doğum günümde ortak parti vermece. Otuz- kırk velet toplanır, bol bol abur cubur yer, ortalığı tımarhane eder, kan ter içinde dağılırdık. Çok kıyaktı yani. Gerçi ablam bu duruma kıldı ya neyse. İşte taaa o zamandan beri biz kardeşlerin ağız tadıyla doğum günü kutladığımızı bilmem. Bir kere ablamın sevgilisi unutmuştu, benimkisi terk etmişti, sonra iki ay peşimden koşan abi, pastamı üfledikten sonra mekana gelen bir kıza yazılmıştı (nankör!), yine manita adayını şıkır şıkır giyinmiş beklerken ekilmiştim falan filan.
Zaten doğum günleri yılbaşları gibidir, sunidir. Hele pazar, pazartesi gibi kıl günlerdeyse hiç çekilmez. Millet ille de aktivite bekler, eğlenme mecburiyeti vardır ve asla eğlenemezsin. Ayy bir dönem meyhane halleri modaydı. Beşlik simit hesabı yan yana sıkış tıkış dizilirsiniz. Herkes yanındakine kaynar, tepenize davul zurna dikilir, tek çare alkole sığınmaktır. Ve yüzde doksan gece tuvalette böğürürken nihayetlenir. Bu sene kutlamaları askıya aldım, durgun geçirmek niyetindeyim. En fazla şöyle tek mumlu, çilekli milföylü, çıtırından (bu bir sipariştir) pasta üfleyebilirim. O da pastayı gömmek için hani. Tantanaya gerek yok, kafam bozuk. Hangi doğum gününün hayrı dokundu ki abicim? Yaşımı, medeni durumumu, ne zaman evleneceğimi sormayan ciğerimi yesin... Ana! Gider ayak olaya bakın! Şurada masum masum çiziktirirken az kaldı yeni yaşıma katil girecektim. Arkadaşım tepemde sırıtıp, sırtımı sıvazlayarak, "Kızım kendini kandırma! yirmi beş bitiyor, yirmi altıdan gün alıyorsun" demez mi? "Valla sen de ecelinden gün almamak için sus yani..." 2004 eksi 1979 eşittir 25, zaten canım burnumda, hırpalama beni kardeşim!
|