kapat
   
SABAH Gazetesi
 
  » Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
    Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Sarı Sayfalar
    Ana Sayfa
    Dosyalar
    Arşiv
    Etkinlikler
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
    Cuma
    Cumartesi
    Aktüel Pazar
    Otomobil
    Sinema
    Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Asli Aydintasbas @ SABAH
 

Halayı çeken

Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök'ün Cumhuriyet Bayramı mesajlarını haberleştiren muhabirimiz Ersan Atar, köşe yazarımız Yavuz Donat'a yaklaşarak sordu, "Yavuz Bey, şu bölümü tam çözemedik. Acaba tam olarak kimleri kastediyor?" Ersan'ın sorduğu ve metinde tırnak içinde verilen ifade "halayı çeken, demiri döven, Nasreddin Hoca'yı seven" Cümlenin tümü ise ".. 'Halayı çeken, demiri döven, Nasreddin Hoca'yı seven' ulusun kesimleri değil, ulusun bütünü olmuştur. Yine Anadolu etnik kaynaşmanın etnik ayrışmayı yendiği bir yer haline gelmiştir."
Gerçekten de dün hem Genelkurmay Başkanı hem de Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in yayınladığı mesajlarda, kelime kelime üzerinde durulması gereken önemli argümanlar var. Geçmiş yıllarda alışageldiğimiz "laiklik uyarısı" değil, hukuki bir tez ortaya atan metinler bunlar.
Temel felsefe olarak, her iki mesaj da Avrupa Birliği İlerleme Raporu'yla başlayan "azınlık hakları" ve "etnik kimlik" tartışmalarına cevap niteliğinde. Konu geçen günkü MGK'da da uzun uzun tartışıldı. Anayasa'nın 66'ncı maddesine atıfta bulunan Cumhurbaşkanı, "Türk ulusu, siyasal bir kavramdır" diyerek "Türk" sözünün herhangi bir etnik grubu değil, Türkiye'ye "vatandaşlık bağı" olan "herkesi" kapsadığını hatırlatıyor.
"Üst kimlik" ve "alt kimlik" ifadeleri, resmi terminolojide alışmadığımız biçimde her iki metine de serpiştirilmiş. Buna karşın "Türk" sözünün bir ırk değil "üst kimlik" olduğu açıkça belirtilirken, Başbakan Tayyip Erdoğan'dan Leyla Zana'ya kadar bir çok ismin son yıllarda savunduğu "Türkiyelilik üst kimliği" kavramına gerek olmadığı ima ediliyor. "Türk" zaten "Türkiyelilik" demek, iması var.
Bunlar kendi düşünce sistemi içerisinde değerlendirilince tutarlı argümanlar. Ama aslında "Avrupa'yla diyalog" sayılabilecek bu iki metnin AB'yi ikna etmesi kolay gözükmüyor. Çünkü:
1. Özkök ve Sezer, aslında Avrupa'ya "Sizin "azınlık" saydığınız şeyin bizde (Lozan'dan gelen) farklı tanımı var; sizin ırk saydığınız "Türk"ün de bizde farklı tanımı var" diyor. Doğru, Cumhuriyet'in "azınlık" tanımı, Lozan'da belirlenen gayrimüslümleri içeriyor. Örneğin yarın 500 bin Rus ya da İranlı Kayseri'ye yerleşip yedi kuşak orada yaşasa, azınlık sayılmayacaklar. Ama dünyada halihazırda kabul gören ve uluslararası literatüre girmiş bir "azınlık" tanımı var. İlerleme Raporu'ndaki üç ifade son dakikada değiştirilmiş olsa da, Avrupa, Türkiye'nin özel tanımını kabul eder mi?
2. "Türk" sözünün üstkimlik sayılması güzel bir formülasyon. Ama ortada, bunu reddeden ve Türk kimliğini bir etnik köken sayan (ve toplumda da yaygın biçimde kabul gören) bir düşünce de var. Bunu gözardı edemeyiz. Neresinden baksanız, bu topraklarda Türkçülük'ün bir asırlık geçmişi var. Sokaktaki adama "Türk nedir" diye sorsanız, ufak bir bölümü "üst kimlik," çoğu "ırk" der.
3. Her iki metin de alt kimliklerin "kültürel zenginlik" olduğunu vurguluyor. Bu çok güzel. Ama cumhurbaşkanı, "özel yaşam alanında kalmak koşuluyla" diye bir sınırlama koyuyor bunların dışavurumuna. Peki bizler için bile büyük tartışma konusu olan bu "özel-kamusal" meselesini Avrupa'ya nasıl kabul ettireceğiz?
4. Genelkurmay Başkanı Özkök'ün yayınladığı mesajda, 30 Ağustos mesajında olduğu gibi kuvvetli bir "değişim" vurgusu var. TSK'nın toplumun özlem duyduğu bir kavramı sahiplenmesi son derece önemli. Aynı metindeki "Atatürkçü Düşünce Sistemi" ifadesi, biz siviller için bir "muamma" olmayı sürdürüyor. 1960'lardan beri TSK'nın bir iç doktrini olan ve yeni yeni dışa vurulan bu kavramı son aylarda komutanların konuşmalarında sık sık duyar olduk. Ama tam olarak nedir bu Atatürkçü Düşünce Sistemi ve bildiğimiz "Atatürkçülük"ten farkı var mı?

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 Satır araları   / 25-10-2004
 AB ile mutlu son mu?   / 22-10-2004
 Sağ'dan gitmeli!   / 18-10-2004
 Ankara'nın yolu Brüksel'den mi?   / 16-10-2004
 Derin ayrıcalıklar   / 14-10-2004
 Barzani'yi ağırlarken   / 12-10-2004
 Devlet kim?   / 10-10-2004
 Fransız sokakları...   / 07-10-2004
 Brandenburg hatırası   / 04-10-2004
 Bir bardak suda fırtına   / 01-10-2004
MAHMUT ÖVÜR
Cumhuriyet Bayramı bir şenliktir
Yıllarca Cumhuriyet...
MUHARREM SARIKAYA
81'inci yılda Ankara..
Cumhuriyet'in kuruluşunun 81'inci...
ASLI AYDINTAŞBAŞ
Halayı çeken
Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök'ün...
YAVUZ DONAT
Atatürk'ün izinde...
Yeni yılda "Yeni Türk Lirası"na...
Kâbus gibi gece
Kurtlar Vadisi'nden Tarık Ünlüoğlu'nun evinde bir araya gelen Bir...
Hastane mikrobu ressamı vurdu
Eski bakanlardan Veysel Atasoy ve Prof. Dr.Üstün Korugan'ın hayatına...
Kırcı da yeşil pasaportla yakalandı
Kırcı da yeşil pasaportla yakalandı
Haluk Kırcı'nın da, Alaattin Çakıcı gibi yurtdışına yeşil pasaportla...
"Bu tutulma ile depremin ilgisi yok"
Yılın son Ay tutulmasının ardından gelen Romanya depremi akla,...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar | Arşiv | Ana Sayfa
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.