kapat
   
SABAH Gazetesi
 
  » Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
    Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Sarı Sayfalar
    Ana Sayfa
    Dosyalar
    Arşiv
    Etkinlikler
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
    Cuma
    Cumartesi
    Aktüel Pazar
    Otomobil
    Sinema
    Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Savas Ay @ SABAH
Tel:
0212 354 40 22
Fax:
0212 274 83 81
 

Bak şu kızın yazdığına

Bin yıllık arkadaşım Güler Kazmacı çok hoş bir kitap yazmış. Bugün seve seve onun güzel anılarına sevecen kalemine teslim ediyorum köşemi.

Özel sektör evliliği

Bir gün gerçek anlamda ve delice aşık olsam bile sevdiğim erkekle birlikte yaşamak için bu iki yüzlü düzenin parçası olmak üzere asla imza atmayacağım.
Ama geleneksel şartlanmaların gölgesinde büyüyen erkeklerin kafasında başka türden "ciddi" bir ilişki modeli olmadığı için, eğer bir kadın evlilik kurumunu reddedip nikah amaçlı aşk yaşamıyorsa onun mutlaka "oynak" olduğunu ve kendilerine duygusal anlamda bağlanmayacağını düşünüyorlar.
Veya para ve güç kazanmak için hiç durmaksızın koşup durdukları hayat yollarında burunları sıkça sürtüldüğü için "özgüven damarları" tıkalı olduğundan, evlenmek istemeyen bir kadının erkeklere değer vermediğini sanıyorlar.
Oysa insanlar evliliğin asla "af çıkmayan" mahkumiyet zincirleri yerine aşkın kokulu tutkalıyla birlikte olsalar, hayatı daha güzel, daha değerli yaşayacaklar.

Güvence modeli
Lakin o vakit ev, araba, arsa, yazlık gibi mülkiyet sorunları çıkar ve "güvencesiz" kalırlar, olur mu ya!
Yine de bence evlilik kurumu zaten çok zengin ya da çok yoksul olanlarda işlevini kaybettiği için çoktan iflas edip çökmüş vaziyette ve sadece orta sınıfın bırakmak istemeyerek sıkı sıkıya sarıldığı bir "güvence modeli."
Çünkü çok zengin olanların nasıl olsa güvence diye bir derdi yok, çok yoksul olanların ise paylaşacak mülkiyetleri. Ve bu yüzden çok zengin ve çok yoksul olanlar durmadan eş değiştirebilirken, orta sınıfın korkakları üç kuruşluk mülkiyet hakları yüzünden birbirlerine yapışıp kalıyorlar.
Ama eğer bastırıp gizlemeye çalıştıkları mutsuzlukları o vazgeçilmez güvence isteklerini bile aşacak hale geliyorsa, bakıyorsun bir gün aniden cinnet geçirip birbirlerinin boğazını sıkıyorlar.
Fakat bence insanlar "mutluluk niyetiyle" yine de mutlaka evlenmek istiyorlarsa, artık bunu devlet memuriyeti gibi bir kere imza attıktan sonra rahatlayıp arkasına yaslanarak "hadi bakalım, kolaysa işten atsınlar" diye ömür boyu güvenceye kavuşmak şeklinde yapmalılar.

Sözleşmeli evlilik imzaları

Tersine aynen özel sektör sözleşmeleri gibi bir yıllık, üç yıllık ya da beş yıllık gibi evlilik imzaları atmalılar.
Çünkü insanoğlunun mantığı devlet memuriyetine "bugün git, yarın gel" gevşekliği ve aldırmazlığı ile rahvan çalışırken, özel sektörde "gözden düşersem kovulurum" kaygısıyla kendine ve karşı tarafa özen göstermek üzere şekilleniyor.
Ayrıca özel sektör kafasında evlenirlerse sözleşmenin yenileneceği her tarihte geçen yıllarla "unuttukları" heyecanlara yeniden gark olacaklar. "Ya sözleşme yenilenmezse" diye o sıralarda birbirlerinin gözünün içine bakarak daha dikkatli davranmaya başlayacaklar.
Ve iki taraf da daha evvelki beraberlik durumunun iyisini kötüsünü gözden geçirip, yeni "koşullar" ortaya kayabilecek.
Üstelik ardından da her imza zamanı geldiğinde yeni bir "evlilik töreni" yaparak kuru patlıcan kadar tasız hayatlarına bir miktar anlam ve sevinç katmış olacaklar, fena mı?
Ancak böyle "süreli" yani belli bir tarihe kadar imza atmak kocaman bir yürek ister, kendine sahiden güvenmek ve inanmak ister, karşı tarafı memnun ve mutlu etme becerisi ister.
"Nerede" böyle insanlar?
Boş ver!..
Eşcinsel erkeklerin bile toplum korkusundan düğün dernekle evlenip iki çocuk babası olarak "iyi koca" halleriyle gezdiği bu topluma, insanın duygusal kanalları açan ve ruhsal iskeletini güçlendirip biraz daha kendine yakıştıran böyle öneriler "büyük gelir!.."

Aşk yolları

Bence aşk "sadece aşk" olarak yaşandığı zaman değerli ve aşkın ömrünün uzun veya kısa olması da hiç önemli değil.
Önemli olan şu nerede nasıl biteceğini hiç bilmediğimiz ömrümüzde "aşkın içinden geçtiği hayat dilimi" ve sana kattığı derinlik.
Çünkü sadece aşkın yaşandığı o pırıltılı zamanın içindeyken hayatın diğer alanlarındaki pisliklerden ve soysuzluklardan arınıp kendini evrene daha yakın hissederek sevinçli ve düşünceli yaşarsın.
Sadece aşk insanın düşünce biçimindeki sosyal şartlanmaları ve artık genlerine kadar yerleşmiş olan sisteme dair alışkanlıklarını kırıp onu "dünyanın üzerine çıkartır."
Hatta tıpkı suda yaşayan balığın suyun ne olduğunu bilmemesi gibi, insanın hep içinde yaşadığı için farkına varmayıp gözüne görünmeyen hayatını ona "dışarıdan" gösterip, eksik ve aksak kısımları anlamasını da sağlar.
Ve yine sadece aşktır didinerek para kazanmak ve korkarak harcamak gibi insanın hiç düşünmeden ömrü boyunca arasında gezdiği yaşam alanlarının içi yüzünü gösteren.
Aşkın insanı gelenek görenek adı altında beynine sokulmuş iki yüzlülüklerden kurtarıp, sistemin çürümüş haline karşı kendine getirip "ayılttığını" herhalde devlet muktedirleri ve onların kapıkulları da biliyor olmalı ki, her fırsatta elele gezen gençlere, öpüşen çiftlere veya buluşup seks yapan insanlara karşı acımasızca saldırıyorlar.
Yine de bence dünyanın "içsel" iktidarı devletler, hükümetler ya da adetler ve töreler değil, aşktır!
Çünkü bütün bu kavramların anlamı ve önemi insanların kafasında zaman içinde değişir ve yavaşça yerini yeni ideolojilere, yeni yaptırımlara, yeni geleneklere bırakır.

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 Tezgâhsız bayram arefeleri!..   / 13-11-2004
 Arafat'ı en son gören Türk gazeteci olmanın hüznü   / 12-11-2004
 Hastalığa 'nanik' yapmak!..   / 11-11-2004
 Atatürk'e saldıranlara tarih tokadı   / 10-11-2004
 Atatürk'ün ölüm saati üzerine   / 09-11-2004
 Sayın Cumhurbaşkanım lütfen!..   / 08-11-2004
 Yaşamın acısı, yaşamın renkleri   / 07-11-2004
 Sinan Çetin ve küçük Emre   / 06-11-2004
 Şöhret üçüzlere mutluluk getirmedi   / 05-11-2004
 Ohayo filan oldum yani!..   / 04-11-2004
REHA MUHTAR
Yorgo
Dün Atina'ya gitmek için havaalanında check-...
MEHMET BARLAS
Şeker bayramı mı, turizm bayramı mı?
Bazıları Ramazan...
NEBİL ÖZGENTÜRK
Orda bir "oğlum" var uzakta!
Bayram tatilinin armağan...
REFİK DURBAŞ
Hayvancılık çıkmazda...
Türkiye'de hayvancılık gerilemiş...
SAVAŞ AY
Bak şu kızın yazdığına
Bin yıllık arkadaşım Güler...
EMRE AKÖZ
Az güldüm, epey sıkıldım
Doğrusunu isterseniz,...
Gençlere pekiyi: 0-0
Gençlere pekiyi: 0-0
Galatasaray'ın genç futbolcuları AEK ile oynanan ikinci hazırlık...
33 bin az mı geldi?
33 bin az mı geldi?
Ergun Gürsoy, Karaiskaki Stadı'nın kapasitesini az bulunca Özhan...
Sezer ve Arınç AB umuduyla bayramı kutladı
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ve TBMM Başkanı Bülent...
Yunanistan, Rum kesimini ikna etti
Yunanistan Başbakanı Karamanlis, Papadopulos'u ikna etti. Rum kesimi,...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar | Arşiv | Ana Sayfa
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.