Perde arkası!
Sayfa toplantısında Ukrayna maçını nasıl işleyeceğimizi konuşuyorduk. Öncelikli konu maçtan sonra neler yazılacağı üstüne idi. Çünkü herkesin bir 11'i ve olmazsa olmaz kavramında tuttuğu bir oyuncusu vardı. Böylesine bir maça çıkarken, bu olmazsa olmazlar sonuç üstünde önemli etkiler yapacaktı. Ancak takımın patronu Ersun Yanal'dı ve o da kendi açısından bir seçimin eşiğinde duruyordu. Bizim oyuncularımız, onun seçimi ve herkesin milli takımı, Ukrayna karşısında galibiyeti nasıl yakalayacaktı? İşte böylesine bir kalitenin önündeyiz aslında. Milli Takım kadrosu çok kaliteli ve tercihi zor oyunculardan oluşuyor. Kimi oynatsanız, geriye baktığınızda, "Bu, niye takımda değil?" diye sormamak işten değil. Bu nedenle Ersun Yanal'ı hangi tercihi yaparsa yapsın saygıyla karşılamak zorundayız. Onu eleştireceğimiz nokta sistemi üzerine. Açıkçası Danimarka karşısındaki oyun düzeni ve performans ile "İşte Milli Takım" diye göğsümüzü kabartacağımız önemli bir veri elde ettik. Şimdi ülke olarak bu takımın ve oyun sisteminin arkasında durmak, onlara bu agresif oyunu sürdürme şansını vermek zorundayız. Böylesine ısıran, rakip için tehdit oluşturan, karşısına çıkacak her rakibin hocasını derin düşünmeye zorlayan bir Türkiye takımı olmak aslında yeter. Yine de birileri ısrarla "Sonuç" diyecektir. Onlar da haklı. Yel değirmenlerine saldırmanın bile üslubu vardır. Fakat böylesine arzuyla rakibin üstüne giden bir ekibin o maçı golsüz bitirmesi çok zor. Danimarka'da bu ispatlandı.
Gizli detaylara dikkat! Ersun Yanal ligde de çalıştırdığı tüm takımlara bu felsefeyi uygulatarak, "iyi hoca" sıfatını kazandı. Kazakistan karşısına Hakan Şükür'süz çıkarken, maç sonunda eleştirilerin bir bölümü şöyleydi: "İlk yarıda sağlısollu 20 orta yapıldı. Hakan'ın olmadığı bir takımda rakibe giden bu ortaların ne anlamı var?" İlk bakışta doğru bir görüş. Ama futbol sadece sahadaki görüntü değil. Yüksek oynadık, çünkü biz ilk değil, ikinci topların peşinde idik. Beş oyuncu ile defansını kapatan, önündeki dörtlü ile de baskı uygulayan bir rakibi nasıl bozacaksınız? Onu düzensizliğe zorlayıp, ikinci topları kapıp, dengesinin bozuk olduğu anda vurarak. İşte Gökdeniz'le bulduğumuz ilk gol de böyle geldi. Futbolu herkese sevdiren aslında arkasındaki bu gizli detaylar. Onları yaratıp, bulan hocalar da önce "iyi", sonra "büyük" hoca oluyorlar. Milli Takım'ın felsefesi doğrudur. Bize düşen onların cesaretini korumasını sağlamak.
|