Aynadaki suret
Fransa'da merkez sağın parlayan lideri Sarkozy ile Avusturya, Avrupa'da bir kesimin ağzındaki baklayı rahatça çıkartmaya başladı. Onların dünyasında "çok farklı olan Türkiye"ye yer yok. Aslında, hem Türkiye'nin muhtemel üyeliğiyle hesaplaşıyorlar, hem de kendi ülkelerinde "popülist aşırı sağ" partileri de yükseltmiş "yabancılar", özellikle de "Müslümanlar" meselesiyle Türkiye üzerinden hesaplaşıyorlar. Gelecekte üye olabilecek bir Türkiye'nin nüfustan kaynaklanacak siyasi gücü dışında, onları rahatsız eden "kimlik özelliklerimiz" neler? Demokrasi sorunları, demokratikleşmenin sıkıntıları filan bu "merkez sağ" açısından temel mesele değil. Onları sadece gerekçe, bahane, kendi medeniliklerinin şovu olarak söyleyebilirler. Temelde şunlar: Türkiye'deki Müslüman kimliği. Türkiye'de bu kimliğin "aşırılıkları"nın varlığı yanında, bizzat iktidar partisinin bile o kimliğin içinden gelmesi. Onlar açısından tabii. Türkiye'nin nüfusu ve bu nüfusun çoğunluğunun yoksulluğu. Yoksulluğun ekonomik yüzü kadar, onun kültürel, açıkça söylerlerse, "köylü, cahil, kaba, hoyrat" yüzü. Kendi ülkelerinde gördükleri "Türkiye... ve Araplar". Kendileri olmayan, kendileri gibi olmayan her şey!
*** Hatta... Hani Türkiye'de demokratikleşmenin temel kriterlerinden sayılmış "Kürt meselesi" bile. Onlar, Avrupa merkez ve aşırı sağı, yoksul, yabancı, hoyrat gördükleri her şeyi sadece uzaktan sever. Kürt meselesi hassasiyetleri de öyle. Onlar "Kürt meselesi" kadar, Kürtleri de içlerine almak istemez. Tamamen "Doğu sorunu" olarak gördükleri, nüansları, farklılıkları ihmal ederek, Türkiye- Suriye-Irak-İran'a ait addettikleri, üstüne sadece oyunlar oynayabildikleri o meseleyi de, nüfusu da içlerine istemezler. Türklerin de, Kürtlerin de yoksulluğu, Doğululuğu, Müslümanlığı onları tiksindirir. Turistik, egzotik meraklara, bir zaman sömürgeliklere münasip gördükleri hiçbir coğrafyayı "kültür ve medeniyet", hiçbir halkı gerçekten "kendileri gibi insan" saymazlar.
*** Tamam mı? Değil. Şimdi aynaya kendimiz bakalım. Müslüman kimliği, yoksulluk, Türk ya da Kürt köylülük, geri kalmışlık, cehalet, kabalık, hoyratlık, Kürt kimliği, asil kentli jargonuyla "magandalık" vesaire... Bunlar çok mu Fransız, çok mu Avusturyalı, çok mu Avrupalı "dışlama, hor görme, aşağılama, insandan saymama" kriterleridir? Bize, yani bir kısmımıza çok mu yabancı ölçülerdir? "Biz de sizin gibiyiz; bütün Türkler ülkenizde gördüğünüz, Anadolu'da gördüğünüz insanlar gibi geri değildir. Biz de muasır medeniyiz. İş dünyamız şöyle, gazetecilerimiz böyle, alışveriş merkezlerimiz öyle" diye yırtınan "bizimkiler" onlardan farklı bir dil mi konuşmaktadır? "Bir kısım Avrupa'nın dışlamacılığı" denilen, aynı zamanda, Avrupa karşıtı yahut yanlısı "bir kısım Türk"ün de gündelik, toplumsal yahut siyasi dışlamacılığına çok mu yabancı, çok mu aykırıdır? Kendi ülkesinde "kendisi gibi olmayanlar"dan adeta tiksinen "bizimkiler" daha mı az Fransız, daha mı az Avusturyalıdır! Kendi halkını, kendini önce kendin insan yerine koyacaksın ki... Neredeyse ırkçılığın kıyılarına yanaşmış yabancı zevata haddini bildiresin!
|