17 Aralık'ta 17 yaşında olanlara
Hep birlikte, cümbür cemaat şenliğe hazırlanıyor Türkiye... Hep birlikte, 17 Aralık'ta cümbür cemaat Avrupalı olacağız çünkü... Lakin... 17 Aralık'ta, henüz 17 yaşlarını yaşayıp "reşit" olmamış olanlar için durum farklı. Onlar kapıda kalacaklar. 17 Aralık çocuklar için değildir. Ve bu ülkenin ulusal yasalarında; 18 yaşın altındaki her insan çocuktur. Bazıları; zaten çok uzağındayken kapıdan dönmüş olacak, yüksek oranlı bebek ölümlerinde. Bazıları bebekliği kurtardıysa şayet, Mardinli çocuklar gibi 12'sinde filan kim vurduya gidecek, vizyondan kalktığı sanılan "faili meşhur" senaryolarda. Bir de... 12'sini de atlatıp yaşayanlar var ki... O da başka hikaye... Velhasıl, biz; 17 Aralık'ın sırat köprüsünden, sırtımızda çocuklara dair bir torba dolusu günahla geçeceğiz. Geçecek miyiz?
*** Irak harbinin bilânçosunda, çocuk kayıplarına dair rakamlar neşredildi bir yıl bile geçmeden. Lakin biz... Bunca yıl geçtikten sonra kendi bilânçomuzdan haberdar değiliz güneydoğuda. Silah sesleri kesilince, tek bir Mardinli çocuğun ölümü haber oldu... Silah seslerinin gürültüsünde, başlarının üstünden vızır vızır mermiler geçerken; kaç çocuk öldü, haberdar mıyız? Bilânçoya yardımcı olur diye yeniden yazmalı ki kocaman puntolarla; 18 yaşının altındaki her insan çocuktur bu ülkenin ulusal yasalarında... Sekiz yıl kadar önce; sadece "Türkiye'nin çocukları"na ayırdığımız bir Siyaset Meydanı'nda, Diyarbakırlı ve dünyalar sevimlisi bir çocuk kapmıştı mikrofonu, hararetli bir tartışmanın ortasında. 12 yaşındaydı daha. Söyleyecekleri ciddiye alınsın diye, onu İstanbul'a getiren öğretmeni "ceket-kravat" giydirmişti el kadar Süleyman'a. Giymese ne olurdu ki söylediklerinden sonra! Başkentli yaşıtlarıyla giriştiği "savaş vardır-yoktur" tartışmasında şöyle deyivermişti: "Savaş yoktur diyemezsiniz. Kapınızdan tanklar geçiyorsa, başınızdan uçaklar uçuyorsa, savaş vardır!" O, görmüştü çünkü. Gördükçe neler ölmüştü çocukluğunda; sorduk mu?
*** Bir yanda terörün hedef gözetmeyen bombaları, öte yandan terörle savaşın pes etmeyen silahları... Arada çocuklar... Şiddetin tohumları o zaman mı ekildi tarlamıza?.. Ölmenin ve öldürmenin kolaycılığında? Sonra göç rüzgarları o çiçek tohumlarını büyük kentlerin varoşlarına taşıdı yıllarca. Şiddetle kuşatıldığımızın farkına varmayacaktık belki de hiç; bir tribünün karanlığında beriki omuz atmasa, öteki sallamasa bıçağını hoyratça! Günlerdir ATV habere taşıyıp duruyoruz ısrarla: Sekiz yaşındaki çocuklar soygun yapıyor, 14 yaşındaki çocuklar boğaz kesiyor... Çocuklar ölmüyor yalnızca, haberiniz olsun, çocuklar öldürüyor... Gasp ve kap-kaç çetelerinin hangi sokağın arkasında gizlendiğini göremiyorsa şayet şehrin güvenlik güçleri: Bir kaldırım taşının ardına saklanacak kadar küçüktür bedenleri! Ondandır. Kelepçe kime takılacak şimdi? Alınmayın: Bu yazı, 17 Aralık'ta 17 yaşında olanlar içindi.
|