|
|
|
|
Ayna ayna söyle bana
Dismorfofobi denen "kendini çirkin görme" hastalığına yakalanan birçok kadın tedavi görüyor.
Bu hastalık hep vücuduyla uğraşan, diyet yapanlarda görülüyor. Almanya'da dismorfofobiye yakalanan 1 milyon kadın her şeyden kaygı duyuyor.
TERAPİ ŞART Uzmanlar, "Hastalar sürekli aynaya bakar, vücudunu kontrol eder. Çirkin olduğuna inanır ve nefret dolar. İlaç tedavisi ve terapi uygulanır" diyor.
'Ayna ayna söyle bana' sendromu
Almanya'da dismorfofobi'den mustarip, bir milyon kadın olduğu sanılıyor. Tedavi için grup terapisi ve ilaç öneriliyor.
Güzellik ölçülerinin sürekli değişmesinin ve neredeyse her gün yenilenen diyet reçetelerinin kadınların ruh sağlığını olumsuz etkilediği ortaya çıktı. Ayna karşısından ayrılmayan ve sürekli zayıflamaya çalışan kadınlar mutlaka vücutlarında bir kusur buluyorlar. Dismorfofobi olarak adlandırılan hastalık kendini çirkin görme, devamlı vücuduyla uğraşan kişilerin kapıldığı, bir şeylerin kötü, çirkin, yanlış, eksik-fazla olduğu yolundaki bir kaygılanım bozukluğu olarak tanımlanıyor.
SOSYALLEŞMEK GEREKİYOR Almanya'da yaklaşık bir milyon kadın bu hastalıkla mücadele ediyor. Psikolog Regine Hungerbühler yaptığı açıklamada, "Bu hastalık tehlikeli olabilir. Hastalar, çirkin olma düşüncesini sadece kafalarında yarattıklarının farkında değiller çünkü. Hastalar sürekli aynaya bakarlar, vücutlarını kontrol ederler ve yakın çevrelerine sürekli vücutlarıyla ilgili soru sorarlar" diyor. Psikolog Hungerbühler'in hastalarından 38 yaşındaki Simone F. dismorfofobi'ye yakalananlardan. Simone aynaya baktığında kendini çok çirkin bulduğunu, uzaydan gelen bir yaratık gibi gördüğünü söylüyor. Güzel öğrencilerin arasında kendini çok çirkin hissettiği için 24 yaşında eğitimini yarıda bırakan Simone aynı nedenden dolayı iş yerinden ayrılmış. Hungerbühler yemek yemeyen, yediği zaman sürekli yediğini çıkaran Simone'ye şimdiye kadar hiç yardım edememiş. "Simone her geçen gün kendinden nefret ediyor. Vücudundaki kırışıklıkları gerdirmeyi düşünüyor, ama sadece insanların görebildiği yerleri" diyen Hungerbühler ayrıca, "olumlu gelişme için ilaç tedavisi ve grup terapisi yapılması gerektiğini, Kişinin işlevselleşme ve sosyalleşmesinin artması gerektiğini" söylüyor.
|
|
|
|
|
|
|
|
|