Hasır minderi de ihraç edilince..
Anadolu'daki köy evlerinde dahi ender rastlanır hale geldi.. Hatta birçok evde, içindeki hasırotu çıkarılıp, sert sünger basılı olarak kullanılmaya başlayalı belki de çeyrek asrı çoktan devirdi.. Bugün kentlerde 20 yaşnı aşmamış bir gencin, eğer tesadüfen bir köy evinde görmemişse adını bilmesine olanak dahi yoktur. Üstü halı, arkası siyah basma, içi ise göl ve nehir kenarlarında yetişen hasırotu bitkisinin yuvarlak uzun kamışları ile doldurulmuş yastıklar, minderler.. Anadolu'nun bazı bölgelerinde otun adını alıp hasır, bazılarında ise saz minderi denilen oturma odası grupları.. Türkler'in yoğun olarak yaşadığı Avrupa ülkelerine Konya'dan ihracat yapan Mehmet Gökmen'in işletmesinin deposunda yüzlercesini görünce şaşkınlığımızı gideremedik. Meğer, Anadolu'da on yıllar önce terk edilip, yerini fabrikasyon kanepelere bırakan hasır minder ve hasır kilimler, iki yıldır Konya'nın en önemli ihraç ürünü haline gelmiş. KOBİ niteliğinde işletmesi bulunan Mehmet Gökmen'in aktardığına göre, hasır kilim ve yastıklara geçen yıl Avrupa'dan büyük talep gelmiş. Aktardığına göre, Avrupa'daki alıcıları genelde orta yaş biraz geçmiş Türk vatandaşları ve bu ülkelerdeki lokanta- bar işletmecileri..
Çinliler gibi Genelde Çin ve Japon lokantalarında görülen, kendi kültüründen motiflerle restoran ve barı döşeme geleneği Avrupa'daki Türkler'de de başlamış. Evinin bir kenarını şark köşesine çevirmek de moda olmuş. Gökmen, geçen yıl hasırdan yapılma 15 bin adet yastık, 10 bin adet de minder ihraç etmiş. İhracatın büyük bölümü de Afyonlular'ın yoğun olarak yaşadığı Belçika'ya yapılmış. Zaten, minder ve yastıkların içini dolduran hasırotunun kamışları da Afyon'dan geliyormuş. Yüzünün halısı ve arkasının siyah basması ise Gaziantep'teki bir fabrikada dokunuyormuş. İçleri Konya'da doldurulup, ağızları dikildikten sonra TIR'lara yüklenip ihraç ediliyormuş.
Sini ve süpürge de ihraç malı Deponun bir bölümünde üst üste yığılmış yufka açma sinileri, yanlarında da oklavaları duruyor. Bolu ve yöresinde hazırlanan sinilerden geçen yıl 5 bin adet ihraç etmişler. Tahta kaşk, çatal ve kepçe de ihracatta önemli bir yer tutmaya başlamış. Sini, oklava, tahta kaşk, kepçe gider de yufka pişirme sacı eksik kalır mı!.. Konya'da üretilen ve tüp gazla çalışan çok sayıda yufka pişirme sacı da son yıllarda Avrupa'nın yolunu tutmuş. Talebin yoğun olarak geldiği yerler de yine Türklerin çok sayıda yaşadıkları, Almanya, Belçika, Hollanda, Danimarka.. Yufka ekmek için sini, oklava, pişirme sacı gider de mangal eksik kalır mı? Piknik tüple çalışan mangallar da Avrupa'da çok sayıda alıcı bulmuş. İhracatları bununla da kalmamış, talep doğrultusunda 3 bin deste de süpürge göndermişler. Süpürge denilince öyle teknoloji ürünü değil; bildiğimiz beli rengarenk kemerli, kol sallayınca göbek atan ot süpürgesi.. Üzerinde ilgili kamu kurumlarının hijyenik hazırlanıp paketlendiğine ilişkin onayı bulunan tarhana çorba, çiğ köfte harcı, turşu, salça da bunlara ilave..
Değişen Konya Konya'da ihracat yapan KOBİ'lerin sayısı yüzleri geçmiş. Kilometrelerce uzayan sanayi sitelerine yenileri eklenmiş. Gelişmişlik bununla da kalmamış. Halkın geliri artınca, Ankara'daki Armada, Karum, İstanbul'daki Ak Merkez benzeri büyük alışveriş mağazaları açılmış. İçlerinde ise ünlü markaların mağazaları yan yana sıralanmış. Hilton Oteli'nin hemen altına yapılan Mesara, kent merkezine yapılan 42 katlı Kule City'nin altındaki Adesa da bunlardan ikisi.. Alışveriş merkezlerinde dolaşrken halkın giyim tarzındaki değişim dikkatimizi çekti.. Daha birkaç yıl öncesine kadar Konya'da bırakın caddeleri, alışveriş merkezinde çalışan tezgahtarlar arasında bile türbansız ve başörtüsüz bayana rastlanmazdı. Bugün ise, İstanbul veya Ankara'daki alışveriş merkezlerini aratmayacak modern tarzda giyimli insanların çevrenizde dolaştığına tanıklık ediyorsunuz. Konya ihracatta olduğu gibi, yaşam tarzında da bazı şeyleri aşmaya başlamış..
|