|
|
|
|
Her akşam evlerinde oyunculuk çalışıyorlar
Türk sinemasının yakışıklı jönü Ediz Hun, TRT'de yayınlanan Azize' isimli dizi için, kızı Bengü Hun'la birlikte kamera karşısına geçiyor. Baba kız Hunlar sette de birlikte olmaktan çok memnun.
Türk sinemasının yakışıklılığı ve efendiliği ile gönüllere taht kuran ismidir Ediz Hun. TRT ekranlarında yayınlanan 'Azize' isimli dizide kızı Bengü ile kamera karşısına geçen Hun, nezaketi ile hem bizim hem de çekim ekibinin gönlüne taht kurdu. Dizinin çekildiği Salacak'taki denize nazır evde bizi sanki evin sahibiymiş gibi kapılarda karşılayan Ediz Hun, kızı ile yaşadıkları bu ilk ve özel deneyimi anlattı...
* 'Azize' sizin birlikte oynadığınız ilk dizi... Birlikte çalışmak nasıl bir duygu? Bengü Hun: Hem ilk dizimiz hem de benim ilk oyunculuk deneyimim. Bu ilk tecrübemde de babamla çalışmak çok keyifli. Ediz Hun: Bengü sinema-televizyon bölümü mezunu. Aynı zamanda davranış bilimleri üzerine master yaptı. Dolayısıyla sinema camiasına pratikte değil ama teoride yakındı. Yönetmen Sevgi Birsel ile yapımcımız, 'Azize' için teklifte bulundukları zaman onları adadaki yazlığımıza davet ettim. Bengü, altı sene bankada çalıştı. Birsel dizi hakkında konuşurken, senaryoda üç tane çocuğum olduğunu, en büyük kızımı Bengü'nün oynamak isteyip istemeyeceğini sordu. Ben de kendisine sormalarını söyledim. Sonra anlaştılar ve beş bölümdür birlikte oynuyoruz.
ÖNÜMAÇIK DEĞİLDİ * Bu işe niye daha önce başlamayı düşünmediniz? B. Hun: Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'nden mezun olduğum yıllarda bankacılık çok popüler bir meslekti. Sınavlarını kazanınca bu işi tercih ettim. Sürekli terfi edince altı yıl çalıştım. Ancak daha sonra bankacılıkta önümün açık olmadığını gördüm. Kendimi daha fazla geliştirmek istiyordum. Sanattan da hiçbir zaman uzak duramadım.
* Sanatla ilginiz babanızla mı sınırlıydı? Okulda teknik bilgilerin öğrenimini gördüm. Bunun yanı sıra bir sinema oyuncusunun kızı olduğum için bu işle ilgili az çok bilgim vardı. Ama resme daha çok ilgiliydim. Oyunculukta da kendimi denemek istedim. Burada çalışmaktan çok mutluyum.
* Keşke daha önce başlasaydım dediğiniz oluyor mu? Zamanlamadan gayet mutluyum. Kendim de olgunluk dönemimi yaşıyorum şu anda. Geç kaldım diye düşünmüyorum.
* Peki kızınız bankacılık yaparken onun oyuncu olmasını istemiş miydiniz? E. Hun: Düşünmüştüm. Bu işte çalışmak arzusunu bana tam olarak göstermemiş olmalı ki böyle bir teşebbüse geçemedim. Yoksa bir kez söylemiştim bile. Ancak istemediğini söyledi. Senaryo yazmakla oyunculuktan daha ilgiliydi. B. Hun: Okulda herkes görüntü bölümünü seçerken, ben senaryo dersini tek başıma okumuştum.
* Kızınızın oyunculuğunu beğeniyor musunuz? E. Hun: Beğeniyorum, bir kere çok rahat. Çok çalıştık. "Saçına, makyajına kamera seni çekime almadan önce istediğin kadar bak. Ama kamera seni çekime aldıktan sonra unutup sadece rolüne konsantre ol" dedim. Beden dilini sinemada çok dikkatli kullanmak lazım. O da zamanla olacak. Ama ben çok başarılı buluyorum. Ayrıca oyunculuk yetmez, iş ahlakı da çok önemli. O bakımdan da çok başarılı olacaktır.
* Kızlar babalarına çok hayrandır ama bir o kadar da kıskanırlar. Sizin sinemaya olan düşkünlüğünüz onun oyunculuk kararını geç almasına neden olmuş olabilir mi? E. Hun: Kalabalık bir yerde herkes beni tanıyor. Yanımdaki kişiler de bundan sıkıntı duyabilir. Kızım her zaman ya birkaç adım önden ya da arkadan yürürdü.
SOYAD ÖNEMLİ DEĞİL * Soyadınızı çocuklarınızdan birinin devam ettirmesi hoşunuza gidiyor mu? Ben çok rahat bir insanım. Bazı arkadaşlarımızdan fikren ayrılmamın nedeni budur. Soyadım devam eder, etmez beni hiç etkilemez. Mühim olan gerçekten sanatı seven insanların kamera önünde bulunması. Ama açıkçası şu anda var olan oyuncu enflasyonunda çoğunu başarısız buluyorum. O yüzden pek çok diziyi izlemiyorum. Sadece lafını söyleyen bir oyuncuya tahammülüm yok. Rol yaparken gönülden gelen ve zihinle pişen bir durumun aktarılması lazım.
* Evde ders veriyor musunuz kızınıza? Zaman zaman konuşuyoruz. Setlerde bazı arkadaşlarımızın alışkanlık haline getirdiği yanlışlar var. Bizim setimizde olmuyor ama yarın öbür gün başka setlerde Bengü'nün başına da gelebilir. Bazıları çok güzel rol çalar. Onlara karşı nasıl dikkatli olması gerektiğini anlatıyorum.
* Dizi televizyonda yayınlanırken birlikte mi izliyorsunuz? B. Hun: Artık izliyoruz. Ancak ilk bölüm yayınlanacağı akşam "Ben izlemeyeceğim, siz bana yarın anlatırsınız" dedim. Çok heyecanlıydım. Odada tek başıma seyredeyim istedim. Diziye ilk başladığımızda kimseyi tanımıyordum. Babamla çalışmak büyük rahatlık. Evde birlikte diyalogları çalışıyoruz. E. Hun: Bengü çok duygusal bir kız. Bu dönemde böylesi çok kalmadı. Doğal bir oyun sergilemesi beni çok rahatlattı. Ben 22 yaşında bu işe girdiğimde ilk bir iki filmimde onun kadar rahat değildim. Belki ben olmasam o da o kadar rahat edemezdi.
* Kendinizi ekranda ilk izlediğinizde ne hissettiniz? B. Hun: İlk bölümde o kadar rahat olamadığımı gördüm. Ben de gün geçtikçe kendimde yeni şeyler keşfediyorum. İlerlediğimi görüyorum ve rahatlıyorum. Ancak oyuna konsantre olduğumda kamerayı unutuyorum. Her geçen gün kendimi daha da geliştireceğim.
* Bundan sonra Bengü Hun olarak kariyer hedefiniz oyunculuk mu? E. Hun: O hiç belli olmaz. Bu arz talep meselesi. Bana soracak olursanız bundan sonra karakter oyunlarıyla halkın karşısına çıkmam gerekir. Artık jön olamam. Gerekirse senaryoyu beğenirsem kötü adam rollerinde de oynarım. Ama bu durum Bengü için geçerli değil. Benim fikrim, onun bundan sonraki tekliflerde iyi, nezih, romantik tarzdaki rolleri kabul etmesi lazım. Onun dışındaki roller bir şey getirmez. Ama nasıl teklifler gelir bilemem. İtimat ettiğim yönetmen ve yapımcılarla çalışmasını isterim. Ben hep eski kuşağı tanıyorum o yüzden adımlarımızı çok dikkatli atmalıyız. B. Hun: Belki yine bu işin içinde senarist olarak devam edebilirim.
SADECE İKİ HATASI VAR * Ailenin diğer bireyleri ikinizi birlikte izlemekten memnun mu? B. Hun: Kardeşim Avustralya'dan izliyor. Annem de çok ilgi ile seyrediyor. E. Hun: Bengü iyi bir insandır; bana göre bir iki hatası var. Birincisi inatçı olması. Bir de fazla sigara içiyor. Yoksa karıncayı bile incitmeyen bir yapıya sahip. B. Hun: Pamuk gibiyim pamuk.
* Nasıl bir baba-kız ilişkisi sizinki? B. Hun: Tabii ki bir saygı var ama biz arkadaş ilişkisi yaşıyoruz. Birbirine çok düşkün bir aileyiz. Artık babamla sette de birlikteyiz. E. Hun: Beraber yaşıyoruz zaten. Herkesin hayata karşı planları, farklı umutları var.
|
|
|
|
|
|
|
|
|