Ders kitaplarında Alevilik
Milli Eğitim Bakanlığı'nın 2005-2006 Din Kültürü ve Ahlak kitaplarında Alevilik bilgilerine de yer vermeye hazırlanması, iç barış ve demokratik gelişim açısından olumlu bir adım gibi görünüyor. Yeni Şafak'ın özel haberine göre başta Hazret-i Ali'nin örnek kişiliği olmak üzere Hacı Bektaş-ı Veli ve diğer İslam büyüklerinin tanıtılmasından tutun, Kızılbaş kelimesinin karalayıcı sıfat şeklinde kullanılmasındaki saçmalığa kadar pek çok alanda Alevi camiasını hoşnut edebilecek veriler derslerde işlenecek. O yıldan itibaren liselerin dört yıl olması öngörüldüğü için Alevilik bahsi de dört bölüm halinde hazırlanacak, bu anlayıştaki insanlarımızın Ehl-i Beyt sevgisine de özellikle vurgu yapılacak. Ne var ki, kağıt üzerinde Alevi camiasını 'hoşnut edebilecek' gibi gördüğümüz bütün bu ve benzeri verilerin cemaatteki bir kısım okumuş (?!) önderler tarafından yeterli bulunmayacağını şimdiden kestirmek zor değil. Bir kere bu kitapları hazırlayanlar eğer Alevi vatandaşlardan seçilmeyecekse daha baştan ret tavrı geliştirmek isteyenler için kampanya yürütmek kolay olacak: - Efendim bu, Diyanet'in Aleviliğe bakışını yansıtan bir ders kitabıdır. Alevilikle ilgisi yoktur veya çok sınırlıdır. Alevi ders kitaplarını Aleviler yazmalı ve dersi Aleviler vermelidir. Bu kapıyı baştan kapatabilmek için Milli Eğitim Bakanlığı'nın Din Kültürü ve Ahlak dersi kitaplarını hazırlayanların arasında sıradan 'Alevilik uzmanları' değil, bizzat 'Alevi' yazarların da bulunması zorunlu. Peki hazırlıklarla ilgili olarak bu yönde bir işaret var mı? Maalesef aksi yönde işaret var: - Hacı Bektaş-ı Veli, Ahmet Yesevi'nin halifelerinden Lokman Perende tarafından yetiştirilen ve İslam'ı yaymak üzere Anadolu'ya gönderilmiş bir Yesevi dervişidir. Bektaşilik Hacı Bektaş-ı Veli'nin tasavvufi fikirleri çerçevesinde teşekkül etmiş bir tarikattır. Bitti! Bugün okumuş-yazmış pek çok Alevi önderin, Bektaşiliği, dolayısıyla Aleviliği bir 'tarikat' olarak kabul etmeleri mümkün değildir. Oysa kendini Sünni-Alevi hisseden bir Müslüman olarak bence de Bektaşilik kesinlikte tarikattır ve Kadiriliğin bir koludur. Dünyanın bütün sufi tarihi araştırmacıları için de böyledir. Lakin mensupları aksini düşünüyor ve söylüyorsa hakikatin ne anlamı kalır? Kişiye 'sen bir İslam tarikatına mensupsun' demen neyi değiştirir. O kendisini İslam içinde diğer mezheplerden ve kollardan farklı bir 'inanış ve yaşayış' olarak görmeye şartlanmışsa uzlaşma nasıl mümkün olacaktır? O sana 'Diyanet Müslümanı' deyip duracak ve senin yorumlarını peşin olarak reddedecek. Hele işe 'Profesyonel Alevicilik erbabı' da karışmışsa, fitnenin önünü almak hiç de kolay olmayacaktır. Fitne şuradadır: - Bize ayrı Diyanet lazım! Bunu herhangi bir İslami anlayış talep ettikten sonra ötekilerine hangi mantıkla hayır denecek? Türkiye'deki Caferiler de kendilerini Sünniliğin dışında gören insanlar olduklarına göre onlara da ayrı bir Diyanet hazırlamak gerekmeyecek mi? O şartlarda, sözgelimi bir kısım Nakşi kolların 'Biz de Diyanet İşleri Başkanlığı'nın İslam anlayışını benimsemiyoruz, bizim de mabetlerimiz dergahlarımızdır, biz de ayrı Diyanet isteriz' deme hakları doğmayacak mı? O zaman bu işin altından nasıl kalkacağız? Türkiye'nin birliği konusunda en hassas topluluklardan birini oluşturan Alevilerin böyle bir kargaşaya yol açmayı içlerine sindireceklerini düşünebilir miyiz? Bunu ancak bir kısım önderleri isteyebilir, isteyebilmektedir. 'Profesyonel Şeriatçı', 'Profesyonel Laikçi' gibi adeta meslek gereği 'Alevicilik' yapan -sol imbikten süzülme- bir kısım aydınlar ancak Türk toplumuna böyle bir bölünme dinamiğini reva görebilirler. Onlara göre Alevilerin ibadethanesi camiler değildir, cemevleridir. Peki camileri kökten reddeden bu öncüler (!) Alevi toplumunun kaçta kaçını temsil ederler? Meçhul.. Sanki bu ülkedeki bütün Aleviler camileri dışlamaktadırlar. Türkiye Aleviliğinin böyle bir gerçeği yok. Bu solculaştırma çağının ürettiği yapay bir süreçtir.. Türkiye'de nice Alevi vatandaşın beş vakit namaz kıldığını, daha fazlasının sadece cuma namazlarına devam ettiğini ve ondan da daha çoğunun Muharrem'le ilgili olanın dışında 30 gün Ramazan orucu tuttuğunu biliyoruz. Profesyonel Alevicilik, bir Alevi gerçeği değil, bir dış oyun figüranlığıdır. Tıpkı öteki profesyonel inanç militanları gibi..
|