Böyle dememişlerdi!
Bir günlüğüne idrak edilen "Tıp Bayramı" ile her gün idrak edilen meseleler üstüne... Bir süre önce Radyasyon Onkolojisi Derneği dergisinde çıkan yazımın az kısaltılmışı. Cumhuriyet ve demokrasinin, fiilen unutturulan vaatlerine dair.
Her ikisi de adeta suyu ve posası çıkarılarak kimi biçimsel ifadelere ve haklara indirgendi. Özlerindeki en önemli husus... Toplumsal mağduriyetlerin giderilme vaadi adeta ihmal edildi. Seçmeseçilme hakkı, birtakım temel hak ve özgürlükler, kimi uluslararası kriterler yeterli koşul sayıldı. Cumhuriyetin büyük vaadi; toplumsal eşitsizlikleri gidermek, onarmak, mağdurlara toplumsal dayanışma imkanları, sosyal politika meyveleri üretmekti. Demokrasinin büyük vaadi; siyasi, sosyal, ekonomik mağduriyet, itilmişlik ve tahakküm altındakilerin kendilerini ifade ve mücadele edebilmesi, demokratik yolla çözümün yaratılmasıydı. Bugün, demokrasi coğrafyası genişlediği... Demokratik hak ve özgürlükler daha çok benimsendiği halde, vaatler belki de her zamankinden çok havada kaldı. Demokratikleşme düzeyi artan dünyada, eşitsizliklerin, sosyalekonomik adaletsizliğin ve insanlık sorunlarının daha büyümesi gibi bir paradoks yaşıyoruz. Çünkü, demokrasinin bir vaadi, diğerleri üstünde ağırlığa, diğerlerine hegemonya imkanına kavuştu. Kısaca "piyasa" deniyor.
Girişim özgürlüğü, devlet müdahalesinden azade bir "serbest piyasa"... Tamam da... Sonunda iş, iyi eğitimin, iyi tedavinin ancak "iyi para" ile "satın alınabilmesi"ne geldi. "İyi paranın iyi çözüm bulma hakkı" nın tercümesi de, parasızın neredeyse çözüm bulamaması. Oysa, cumhuriyet de, demokrasi de, özellikle eğitim ve sağlığı, temel insan hakları ile temel devlet sorumluluğu diye tanımlar gibiydiler. Yaygın eğitimle sıçrayan toplumlar, genel eğitim çürütülürken "seçkin eğitim"le adaletsizlikleri büyüten... Yaygın sağlık hizmeti ile salgınları silen toplumlar, kamusallık çökerken "seçkin sağlık hizmeti" ile yaşama hakkını adaletsizleştiren nitelik de kazandı. Sağlık sıçramasının ortalama ömrü uzatırken çalışmanın ödülü olarak makul müreffeh emekliliği hak görmüş toplumlar, emekliyi yük gören zihniyete mahkum oldu. Özel ve iyi eğitim, özel ve iyi sağlık, özel ve iyi emeklilik; genel eğitim, genel sağlık ve genel emekliliğin iyileşmesi manasına gelmedi. Tersine, imkansızlık içindeki daha çok insan açısından, hayata ilk adımların, hayattaki sağlıklı adımların, hayattaki son adımların çukurda olmasına denk düştü.
Özellikle Avrupa, demokratik mücadelelerin de etkisiyle, "sosyal devlet"i, "sosyalizme karşı" kapitalizmi tahkim etmek, Dickens manzaralarını kurutmak üzere kurumlaştırmıştı. "Piyasa" küresel şımarıklığa gömülünce, en büyük saldırıyı sosyal devlet zihniyeti ve kurumlaşması gördü. Piyasayı ürkütmemek için kaçınılan vergiler yüzünden de tıknefes kalan bütçeler, sosyal harcamaların, sosyal güvenliğin "kara delik" diye vaftizine yol açtı. O delikler aslında, insan onuru, insan hakkı, insan hayatı için elzem dayanışma mekanizmaları; insanlık değeriydi. "Piyasa" kısaca şunu söylüyor: Fazla imkanın mı yok? Olsun... Çocuğun için "hayatını" vermez misin? Sağlığın için "hayatını" vermez misin? Hayatta kalabilmek için hayatını vermez misin! Veremiyorsan... Geçmiş olsun! Allah rahmet eylesin!
|