Kamu diye bir şey!
Yeni Ceza Kanunu basına getirdiği hapis cezalarıyla tartışılıyor ya... Umarım, "son dakika" telaşıyla da olsa, "son dakika" değişiklikleri olur. Olursa da, olmazsa da... Epeydir unuttuğumuz bir kavram, herkesi, kendini yeniden düşünmeye, yeniden tanımlamaya, kendisine saygıya davet ediyor. Özellikle, iktidarı, hukukçuları, gazetecileri.
Adı, "kamu yararı". Çok basit. Bir "kamu" var, bir de "yarar". "Kamusal alan"ı, "devlet kuruluş ve kurumları"... "Kamu"yu "devlet"... "Yarar"ı ise, ya "milli menfaatler" ya da "kişisel çıkarlar" diye tanımlamış lügatimizde ona zor yer bulunur ama, böyle bir şey var. Hem gazeteciliğin kanun karşısında "mazereti veya gerekçesi", hem kendine çeki düzen vermesinin yolu yordamı ve sınırları olarak var. Hem hukukun bireyi yahut devleti korumak uğruna, "bilinmesi ve görülmesi" kamu yararına haber ve eleştirileri suç saymaması için var... Hem de, gerçekten demokratik, gerçekten çok sesli bir toplumun ve toplumsal tartışmanın, yani "esas kamusal alan"ın hayatiyet kazanması için var. Sadece "kamusal çoğunluk" un ilgi, bilgi, çıkar ve düşüncelerine adanmış, ona kilitlenmiş bir demokrasinin olamayacağı inancıyla, azınlık da olsa, aykırı da görünse, farklı bilgi, fikir ve eleştirilerin de "kamusal alan"a çıkabilmesi için var. Bir de şu açıdan var: Medyanın ve iktidarların sık sık unuttuğu bir husus. Ekonomiksiyasi kararların alınma süreçlerinde, özellikle eğitim, sağlık, güvenlik ve benzeri "kamusal işler"in yürütülmesinde, "kamusal hayat"ın en mağdurlarının da dikkate alınması gereğiyle.
Gazeteciliğin, özel şirketler marifetiyle yürütülse de, hem tarihi, hem güncel işlevi, demokrasideki yeri açısından, "kamusal bir iş" olduğunun hatırlanması için de var. Batı'da, "Public interest" yahut "Interet public" denen kavramda, "interestinteret" nin ikili manası gazetecilik ve medya tarafından çok çekiştirildi. Çünkü, hem "kamu yararı", hem "kamu ilgisi" anlamına geliyordu. Gazetecilik; iktidarlardan ve muktedirlerden bağımsız şekilde, kamuya, kendi yararına kullanabileceği bilgileri, haberleri vererek ve kamu adına "denetim işlevi" üstlenerek "dördüncü kuvvet" sayıldığında, meselenin felsefesi buydu: "Kamusal yararlar adına kamusal bir iş." Kişisel yararlar namına lobicilik, tetikçilik gibi bir "kuvvet" hiç değil. Zamanla, "ilgi" boyutu, "demokratik bilgi" den kopartıla kopartıla, salt sansasyon, salt yüzeysel ilgi ve merakların okşanması, kışkırtılması... "Piyasa"nın, tiraj ve reytinglerin buna göre şekillenmesi, özel hayatların "kamusal bilgi ve yarar" dan ziyade, "kamusal ilgi ve röntgencilik" le teşhiri gibi bir yere de taşındı. İkinciden rahatsız ve rencide olanlar, kaş yapayım derken göz çıkarmaya, birinciyi de öldürmeye koşabilirler. Ceza Kanunu'nun yaptığı bu. Ancak, şimdi asli işlevinin vurulmasından yakınan bizlerin de, toplu olarak yaptığımız, ikinciye abanarak birinciyi unutmak olmuştu. Demek ki, iktidarın, hukukçuların, gazetecilerin asıl keşfetmesi, asıl kavuşması ve sarılması gereken kavram, "kamu yararı". Bunun için de, farklı eğilim, düşünce, idealler ve yaşam koşullarında, farklı ve çeşitli bilgilere, haberlere, eleştirilere ihtiyacı olan bir "kamu" nun mevcudiyeti kavranmalı önce. Basit ama, "demokrasi" zaten bu!
|