İktidarın seçim yasası açmazı
İlk çağrı, yıl başında TBMM Başkanı Bülent Arınç'tan geldi. Arınç, bununla kalmadı geçen ay TBMM'de düzenlediği bir panel ile çağrısını pekiştirdi. Bu hafta içinde de Adalet Bakanı ve Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek, Meclis kürsüsünden çağrıyı yineledi: "Siyasi Partiler ve Seçim yasaları, siyasetin finansmanı, yurtdışındaki seçmenlerin oy kullanmasını teşvik edici hükümleri kapsayacak şekilde değiştirilmelidir..." Çiçek, değişikliğin hükümet tarafından değil, bütün siyasi partilerin katılımıyla gerçekleşmesi gerektiğinin de altını çizdi. Kurulacak bir komisyon aracılığıyla değişikliğin, "seçim gündemde bulunmadığı" bir sırada gerçekleşmesi gerektiğini söyledi. Adalet Bakanı ve Hükümet Sözcüsü Çiçek'in bu çağrısı ne kadar etkin oldu. TBMM Başkanı Bülent Arınç'a göre; "Çiçek'in sözleri güçlü bir çağrı niteliğinde değil.." Aynı kanı, CHP'ye de hakim. CHP Grup Başkanvekili Haluk Koç da dünkü sohbetimizde, Siyasi Partiler ve Seçim yasalarında bir an önce değişiklik yapılması gerektiğini her aşamada söylediklerini anımsattı. Ancak, AKP'nin bu konuda adım atma niyetini görmediklerini de belirterek şöyle devam etti: "Yok öyle 25 kuruşa bir simit; bu talebi önce Başbakan Erdoğan'ın ağzından duyalım. Çünkü AKP'deki tek otorite Erdoğan..." Nitekim, dün konuştuğumuz AKP yöneticilerinin yaklaşımı da seçim yasası konusunda niyetli olmadıklarını gösteriyordu.
Öncelikli değil
AKP Grup Başkanvekili Salih Kapusuz, "Bizim gündemimizin öncelikli maddesi değil" deyip konuyu kapattı. AKP Genel Başkanvekili Mehmet Mir Dengir Fırat ise daha farklı bir yaklaşım sergiledi: "Tek başına iktidara bu konu bırakılmamalı. Adalet Bakanlığı, seçim, siyasi partiler ve siyasi partilerin finansmanı konusunda bir hazırlık yapar getirir. Meclis'te bütün partilerin katılımıyla ortak karara bağlanır." Fırat, bunları söylese de üç yasanın da öncelikli gündem maddesi olmadığını belirtti.
Seçim korkusu
İktidar partisinin seçim yasası değişikliğinden kaçmasının ardında, "Bunlar seçime gidiyorlar" algılamasına neden olma korkusu yatıyor. Oysa Anayasa'ya göre, seçim yasasında yapılacak olan bir değişiklik ancak bir yıl sonra yapılacak bir seçimde uygulanabiliyor. İşin ilginç yanı, TBMM'nin ezici çoğunluğuna sahip AKP ve CHP seçim yasası konusunda benzer görüşleri taşıyor. Her ikisi de yüzde 10 barajını yüksek buluyor ve yüzde 7 seviyesine indirilebileceğini kabul ediyor. Aynı şekilde, 450 milletvekilinin Türkiye barajı yüzde 10 veya 7ile seçilmesini, geriye kalan 100 milletvekilinin de partilerin oy oranlarına göre dağılmasını istiyor. Yani, yüzde 2 oy alan bir partinin de TBMM'ye iki milletvekili gönderebilmesine olanak tanınmasına sıcak bakıyorlar. Ortak bir diğer noktaları da siyasi parti üyeliklerine ilişkin. Her iki parti de siyasi partilerin üye kayıtlarının gerçekçi olmadığını kabul ediyor. Bunun, yargının etkin denetimine bağlı olması gerektiğini belirtiyor. Nitekim, elektronik ortama geçen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, çok sayıda kişinin birden fazla partiye kayıtlı olduğunu tespit ediyor. Siyasi partilerin finansmanının denetimi ve siyasi etik konusunda da hemfikir olduklarını her platformda dile getiriyorlar. Özetle; üzerinde bu kadar fazla görüş birliği sağlanan başka bir yasa olamaz. Ancak iş çıkarılmasına gelince hemen "seçim geliyor" algılamasının korkusu baskın çıkıyor. Avrupa Adalet Bakanları toplantısı için yurtdışında bulunan Cemil Çiçek de dün telefonda bu korkuyu doğruluyor: "Seçim olacak diye birilerinin ortalığı karıştırmasından çekiniliyor..." Ancak, benzer çekincelerden dolayı her dönem son dakika değişikliği sonucu, seçimler ve sonrasında ortalığın karıştığı görmezden geliniyor.
|