İstihbaratçıların kavgası
Yüce Divan'daki Türkbank davası, istihbaratçıların birbirini suçlamasına dönüştü. Yılmaz, "Emniyet'in kendi içindeki bilgi hasisliği bizim hükümet olarak tasarruf etme imkânımızı ortadan kaldırdı" dedi.
Eski Başbakan Mesut Yılmaz ve eski Devlet Bakanı Güneş Taner'in 'Türkbank ihalesinde usulsüzlük yaptığı' iddiasıyla yargılandıkları davada istihbaratçılar birbirlerini ve MİT'i suçladılar. Yılmaz ile Taner'in yargılandığı davanın dünkü duruşmasında, dönemin İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı ve İstihbarat Şube Müdürü Niyazi Palabıyık ile İstihbarat Daire Başkanı Sabri Uzun tanık olarak dinlendi. Palabıyık, Çakıcı'nın Türkbank ihalesine müdahale edeceği yönündeki duyumlar üzerine araştırma yaptıklarını, Korkmaz Yiğit'in telefonunun dinlenmesi için İstanbul DGM'den karar çıkarttıklarını anlattı. Hemen sonra, Yiğit ile Çakıcı'nın 21 Mayıs 1998'te bir konuşmalarını tespit ettiklerini, bundan Emniyet İstihbarat Daire Başkanlığı'nın da haberdar olduğunu belirten Palabıyık, şöyle dedi:
"MİT'TEN GİZLEDİK" "Telefon çözümlerini doğrudan göndermedim, ancak konuşmanın içeriği hakkında İstihbarat Daire Başkanlığı'na bilgi verdim. Bu bilgi notunun üzerinde (duyum) yazıyordu. Ancak İstihbarat Daire Başkanımız Uzun, bu bilginin telefon görüşmesine bağlı olduğunu biliyordu. İstihbarat bu kaseti getir deseydi, gider kendilerine verirdim." Palabıyık, telefon görüşmesinin içeriğinin neden doğrudan ilgili makamlara iletilmediği yönündeki soru üzerine de şöyle konuştu: "Çakıcı'nın kırmızı pasaportunu temin eden MİT'ten adamlar var. Bu nedenle bilgileri gizli tutmamız gerekiyordu." Sabri Uzun da, kendilerinden çetelerle mücadele edilmesinin istendiğini, Çakıcı dahil 4 çete lideri hakkında dosya oluşturmaya başladıklarını söyledi. Çakıcı'nın telefon konuşmalarıyla ilgili gelen bilgilerin İçişleri Bakanlığı ve Başbakanlığa gönderildiğini anlatan Uzun, "O dönemde herşey çetelerin emrine girmişti. Herkes bunun korkusuyla yaşıyordu. Çakıcı en korkulan kişiydi'' dedi. Uzun sonolarak, Türkbank ihalesinden önce, TMSF'ye ve dönemin Başbakanı Yılmaz'a Çakıcı'nın girişimleri hakkında bir bilgi notu verildiğini, notu 3 Ağustos Pazar günü ulaştırdığını söyledi. Uzun, kasetin çözümünün tamamının neden ulaştırılmadığı sorusuna, "Bu görüşme, İstanbul'daki adli bir olay için mahkeme kararıyla dinlendiği için, görüşmenin içeriğini aktarmadım. Sadece çeteden söz ettik" karşılığı verdi. Mesut Yılmaz bu arada söz alarak 3 Ağustos 1998'in Pazar değil, Pazartesi olduğunu belirtti ve "3 Ağustos'ta ben Yüksek Askeri Şura toplantısındaydım. Notu bana nasıl ulaştırmışlar" dedi. Uzun ise, 3 Ağustos'un Pazar günü olduğunda ısrar etti. Uzun, Güneş Taner'in iki banka sahibiyle fotoğraflarını Meclis Soruşturma Komisyonu'na verdiğini de söyledi. Taner'in avukatı, müvekkilinin farklı ilişkiler içinde gösterilmeye çalışıldığını belirtince Uzun, bu ilişkilerin anlamlı olduğunu söyledi. Mesut Yılmaz da, "Emniyet'in kendi içindeki bilgi hasisliği bizim hükümet olarak tasarruf etme imkanımızı ortadan kaldırdı" dedi. Dönemin Emniyet Genel Müdürü Necati Bilican, Çakıcı'nın Türkbank ihalesine müdahale edeceği duyumu aldıklarını, Yılmaz'ın ise belge istediğini, ancak ihale gününe kadar belge sunamadıklarını söyledi. Eski İstanbul Emniyet Müdürü Necati Özdemir de, "Çakıcı birçok işadamını tehdit ediyor, işadamları ağzını açmıyordu" diye konuştu.
İŞADAMLARININ İFADESİ Duruşmada tanık olarak ifade veren Çukurova Holding Başkanı Mehmet Emin Karamehmet ile işadamı Erdoğan Demirören ise ifadelerinde, Türkbank ihalesiyle ilgili evrakı aldıklarını, ancak girmekten vazgeçtiklerini, bunun korkuyla ilgisi olmadığını, herhangi bir tehdit almadıklarını söylediler.
Ersan ATAR/ANKARA
|