| |
Sözüm meclisten içeri
Bir adam "Sözüm meclisten dışarı" diye lafa girişmişse, anlayın ki mecliste bulunmayanların arkasından atıp tutmaya başlayacaktır. Bunun da Türkçesi şudur: Şimdi ben burada bulunmayan kimseler hakkında dedikodu yapacağım. Bu giriş, aynı zamanda şu anlama da gelir: Bir başka zaman sizin de arkanızdan konuşabilirim! Şark atmosferi neredeyse genlerimize işlemiş bulunduğundan, bizde temel prensip "arkadan konuşmak"tır. Biraz uyanık olanlar bunu "dostluğumdan söylüyorum", kılıfına sokmayı ihmal etmezler. Tabii insanların bu konuşma tekniğini tercih etmelerinin objektif bir zemini de vardır Türkiye'de... Meclis'ten içeri konuşmaya kalktığın zaman düşman kazanırsın. Şarklılık, başkasının "kendisi hakkındaki düşüncelerine" haddinden fazla önem verir. Bu yüzden olumsuz bir değerlendirmeden çok fazla nem kapar, olumlu bir değerlendirme ile de düğün bayram yapar. Batılılar, bizim hakkımızda iyi bir laf ettiklerinde nasıl bayram yaptığımızı hatırlayın. Bir başka girizgah geyiğimiz de şudur: "Yanlış anlama ama..." Yahu niye yanlış anlayayım. Beni geri zekalı mı zannediyorsun da, uyarıyorsun... Sen anlat, bırak ben nasıl anlarsam anlayayım. Yani sen beni baştan uyardın diye, bir anda daha zeki mi olacağım? Veya şunu mu demek istiyorsun? Sen embesilin tekisin ama yine de konuşuyorum işte... Herifçioğlu, daha meseleyi anlatmadan kafadan seni bitirir. Yoksun sen demeye getirir, sıfırsın yani! Acımasam, bu sohbeti de yapmazdım. Sen gene de yanlış anlama ama. Bir başka geyik de şudur: "Seni çok aradım, bulamadım." İyi ne güzel olmuş işte, iyi ki bulamamışsın, diyemezsiniz tabii, hemen alınır. Karşınızdaki mevzuya böyle girdi mi, bir anda kafanıza odun yemiş gibi olursunuz, 30 saniye kadar bir suskunluk olur. Çünkü bir açıklama beklenmektedir. Ben seni niye bulamadım. Söyle bakiyim! Hiçbir günahınız yokken gevelemeye başlarsınız... Bir eşşeklik ettim, bulunamadım işte ne yapayım, affet beni... Şu da çok başınıza gelmiştir. Herhangi bir dostunuzla, diyelim birkaç hafta görüşememişsinizdir. Açar bir gün aniden telefonu, sorar: Nerelerdesin yahu, hiç sesin soluğun çıkmadı! Eeee, o sürede senin de sesin soluğun çıkmadı. Ben sorgulamazken sen niye sorguluyorsun, angut. İlk sen aradın diye, beni haşlamak zorunda mısın birader? Şöyle bir cevap da veremezsin: Ben geçen ay ölmüştüm. O yüzden seni arayamadım. Yeniden geri dönüşüm bir reenkarnasyon olayıdır. Bu sebeple seni de tanımıyorum artık! Demek istediğim, istediğin kadar kravat tak, döpiyes giy, şarklıysan şarklısındır yani. Daima ve her fırsatta başkalarını suçluyorsan, sıkıntıdasındır esasen. Ben dostlarıma böyle şeyleri hiç tavsiye etmiyorum. Çünkü sadece şarklılığı değil, yürek ve beyin kalibresini de gösteriyor.
|