Zenginin çenesi
Zenginler "yardımsever" olur; meşrebine göre "hayırsever" olur. Hemen her dinin icaplarından, varlıklı insan ruhuyla da buluşarak, şefkat, destek, yardım, sadaka, hayır akar. Ülkeler de öyledir. "ABD yardımı" vardır; OECD "dış yardımları" hesaplanır. Karşılıksız yardımlar, hibeler, gıda destekleri, burslar, kampanyalar, bağışlar, acil planlar. Bazen, hani dost-müttefik filan denerek, askeri yardım, hibe vesaire.
İster içten, ister gösteriş için olsun... İster candan, ister maldan, ister vergiden olsun... Şu tıkız dünyada, hani "büyük vicdanlar, sıkı değişimler, muhtemel devrimler" filan beklerken, beklenip dururken, her "yardım" yine de iyi bir şeydir. Bir can kurtarıyorsa, bir çocuk okutuyorsa, bir aç doyuruyorsa, hiç yoktan iyi şeydir. O yüzden, dudak bükmem asla.
Lakin, bu hayırseverlik, yardımseverlik işinin öte yanı hep üstünde durulasıdır. "Haram para"dan "helal yardım" doğuran bir küresel düzen, bir dünya hiyerarşisi, bir ülke hali vardır. "Haram para" derken, haşa, kazancın kutsallığına, girişimin özgürlüğüne filan lafım yok; ille yeraltı dünyası, uyuşturucu, mafya vesaire de değil kastım. Ama şöyle bir şey mesela: Bir kıtada, bir ülkede insanlar geleneksel tarımla, onun ürünleriyle en azından aç kalmamayı başarıyorlar. Doğayla uyumlu bir dengeyi yakalıyorlar, diyelim. Hoş, belki uzamıyorlar ama kısalmıyorlar da. Açlıktan ölmüyor, hastalıktan kırılmıyorlar, ki mümkün, Derken oraya "piyasa ekonomisi, dünya pazarı, küresel bütünleşme" olaraktan başka bir dürtü giriyor. Karnını doyuracak ürün yerine, Batı pazarında para yapacak ürün ekiliyor, dikiliyor, hasat ediliyor. Köylü işçileşiyor, işsizleşiyor. Toprak önce havalanıyor, şımarıyor. Toprak artık karın doyurmuyor, açlığa çare olmuyor; zengin sofralar için özel ürün üretiyor, üretiyor ve bir yandan da, ilaç, suni gübre, genetik tohum ve aşırı yüklenmeyle yoruluyor, tükeniyor. Birileri, elbet büyük şirketler ve elbet onların uzantısı birtakım yerliler iyi kazanıyor, ki kapitalizm bu zaten. Lakin, nüfusun çoğu bir şey kazanmıyor ama çok şey kaybediyor. Karnını doyurmayan, piyasa ihtiraslı ürünlerden hiçbir şey yiyemiyor misal. Bilirsiniz; bu masal değil. Somali, Etiyopya ve Kara Afrika'nın, Latin Amerika'nın birçok yerinde ayniyle vaki. Sonra?
Onu da biliyorsunuz. Bu kez, aç kalmış insanlar için yardım kampanyaları düzenleniyor. Borçlandırılmış yoksulların borçlarının silinip silinmemesi üstüne zengin fikirler yürütülüyor. Spekülasyon ve yağmayı "helal para" olarak kutsamış bir küresel ekonomi, yoksullara "hayır" adına dağıtılacak kırıntılar arıyor. Patent yüzünden ilaçlarının ucuz jeneriklerini, yani taklitlerini öldüren ve bu yüzden, ucuz ilaçla kurtulabilecek nice yoksulu da öldürmüş olan ilaç firmaları da yardımda bulunuyor. Eski ilaçları kutu kutu yolluyorlar. Bu da, "şirketin sosyal, küresel sorumluluğu" olarak ayrıca pazarlanıyor. Yahut G8 ülkelerinin hassasiyeti diye. Zenginin malı zenginin çenesini de yoruyor. Yamukluk: 6 milyar insan, 200 küsur ülke, şu koca dünya yahut minik küre. Hepsinin kaderi 8 ülkenin dilinde, elinde, cebinde! Yamuk bir düzenin "hayırsever" maskesi. Ki çeşitli soygunlar da aynen o maskeyle yapılmakta!
|