Arife tarif!
Bilmem siz de Londra Belediye Başkanı'nın şu söylediklerine katılır mısınız? "Bu, muktedir ve güçlü olana karşı bir terörist saldırı değildir. Bu, başkanları yahut başbakanları hedeflemiyor. Bunun hedefi; sıradan, çalışan sınıftan Londralılar. Siyah ve beyaz, Müslüman ve Hıristiyan, Hindu ve Yahudi, genç ve yaşlı." Bana göre, Ken Livingston'ınki, şu günlerde yapılabilecek iyi bir "terör" tarifi. Ve aslında, herkesin alıp her coğrafyaya taşıyabileceği bir tanım. Çünkü, muktedir olmayan, savaşbarış kararlarını, işgal-saldırı hedeflerini belirlemeyen sıradan insanların "hedef" alınmasına dair. Muhtemelen, "işgal, savaş karşıtı" olup o otobüs ve metrolarda can verenlere dair.
Neden her coğrafyaya taşınmalı? Çünkü "terör sorunu" ile "terörle de bağlantılı sorunlar" birbirine karıştırılıyor. Kimileri, "terörün çirkin yüzü"nü kendi öz çirkinliklerinin de gizlenmesi, o çirkinliklerin yol açtığı dini, etnik, milli, bölgesel sorunların deşilmemesi için de kullanıyor. O yüzden; "yerli terörümüz"ün anlaşılması için, durmadan başkalarının başına gelenlere de sarılmayalım. Bu tanım; Londra'nın metrosundaki, otobüsündeki sıradan insanlardan... Dünyanın dört bir yanına taşınmalı. Ama belki öncelikle bombaların, silahların, füzelerin vurduğu insanlara. Yani, "Teröriste saldırıyoruz... Diktatöre saldırıyoruz" derken, 100 bin dolayında sivil öldürenlere de teşmil edilebilmeli. Diktatöre vurdukları iddiasıyla, ambargolarda 500 bin çocuğun ölümüne neden olanlara da. Sadece "Uygarlık saldırıya uğradığında" değil; bizzat "Uygarlık" adına bir yerlere saldırıldığında da. Sadece "Yaşam tarzımız, değerlerimiz hedefleniyor" diye değil; başkalarının daha farklı kültürleri, değerleri ve yaşam tarzları tarumar edildiğinde de.
Ayrıca şuna bir karar verilmeli. Özellikle 11 Eylül sonrasında ABD yönetiminin dünyayı içine soktuğu "terörle mücadele" humması, onu izleyen işgaller, gerçekten terörü önlemekte mi? Yani Bush' un her seferinde, "Onlarla, teröristlerle evimizde değil, orada savaşacağız... savaşıyoruz" demesinin sıradan insanlar açısından bir kıymeti harbiyesi var mı? Sözde bu gerekçeyle ülkelerin işgal edilmesi, insanların öldürülmesi o günden bugüne "önleyici" mi oldu, yoksa "savaş"ı İstanbul sokaklarına, Madrid trenlerine, Londra toplu taşıma araçlarına yayıp "sıradan insanlara yönelik terör"ü azdırdı mı? "Terörist asla haklı değil"se, bu neden Bush ve benzerlerinin haklı, meşru olduğu anlamına gelsin ki! "Sıradan, masum insanlar"ı, "muktedirleri değil, güçsüzleri vuran" terör ile... Sıradan, masum insanları da öldüren, en güçsüz ülkeleri vurarak medeniyet gösterisi yapan devletler, devlet eylemleri arasındaki farkı nerede belirleyeceğiz? Hiçbir yasaya ve insanlığa uymayan terör ile... Uluslararası hukuk olmadan saldıran, istila ve işgal eden, uluslararası bir ceza mahkemesinden kaçan süper devlet arasındaki farkı nerede göreceğiz? Başbakanımız birden bire "ABD ile Ortadoğu'da ortağız" dedi diye, hepimiz mi yalakalaşıp düşünme ve vicdan özürlü olacağız?
Kimileri diyor ki, "Bu vahşi terör ideolojiyle, dinle, yoksullukla açıklanamaz". Tamam. Lakin, yoksulluğun, açlığın, itilmişliğin, aşağılanmışlığın, eşitsizliğin, kırım ve kıyımın tam da ideolojiyle, medeniyetle, süper güçle, enerji çıkarlarıyla, küresel rekabetle, tahakküm kaygılarıyla açıklanabileceği bir dünyadayız. Bu ikinci açıklamayı hakkıyla yapın; "terör" iyot gibi kalsın.
|