|
|
|
|
'Misafire yemeğim ve yerim her zaman var'
Son dönemde 'Harem Suare', 'Cahil Periler' ve 'Karşı Pencere' filmleriyle oyunculuğunu tüm dünyaya kanıtlayan kırk yıllık Cihangirli Serra Yılmaz, muhteşem Boğaz manzaralı bir evde oturuyor. Lezzetli yemekleriyle çevresinde nam salan başarılı oyuncu, aşçılıkta da oyunculuktaki kadar iddialı olduğunu belirtiyor....
Başarılı oyunculuğunun yanı sıra etkileyici ses tonu ve renkli yüzüyle de sinemamızın en karizmatik sanatçılarından biri Serra Yılmaz. Son dönemde onu 'Harem Suare', 'Cahil Periler', 'Karşı Pencere' filmleriyle İtalyan izleyicisinin sevgilisi olan Yılmaz, şimdilerde Floransa'da tiyatro sahnesindeki performansıyla da büyük alkış alıyor. Anneanne tarafından da saraylı olan Yılmaz'ın Cihangir'deki inanılmaz güzellikteki manzaralı evine House Beautiful dergisi konuk oldu.
* Uzun yıllardır Cihangir'de yaşayan birisiniz. Ne kadar zamandır bu evde oturuyorsunuz? Üç yıldır bu evde oturuyorum ama kırk yıldır Cihangir'deyim. Cihangir'den hiçbir zaman vazgeçmek istemedim. Doğduğum yer değil ama, kök saldığım yer burası diyebilirim. Bu binanın benim için özel bir anlamı var. Üç yıl önce kendi evim dar geldiği için, biraz da kızımın önerisiyle, ev aramaya başladım. O sıralar annemi kaybetmiştim ve çok depresiftim, mekan değiştirmenin iyi geleceğini düşünerek böyle bir seçim yaptık. Bu binanın karşıma çıkması çok büyük bir sürpriz oldu benim için. Binanın üst katlarından birinde 10 yaşında tanıyıp 18 yaşına kadar hiç ayrılmadığım, İtalyanca'yı da onlar sayesinde öğrendiğim İtalyan bir aile otururdu. Bütün çocukluğum boyunca gelip gittiğim bir binaydı burası. Görür görmez kızıma 'hapı yuttuk' dedim, çünkü buranın üzerine başka bir yer beğenmem çok zor olacaktı.
* Kalabalık bir ev midir sizinki? Benim için evin anlamı da, arkadaşlarla rahatça buluşabileceğim, yaşayabileceğim bir yer olmasıdır. Bu anlamda evin büyük olması büyük nimet. Evimin organizasyonunda da aniden gelecek insanı doyurabileceğim yemeğim, yatırabileceğim yerim mutlaka vardır.
* Mutfakla aranız da iyi öyleyse... Yemek yapmayı severim, çok da iddialıyım, öyle ki en iddialı olduğum konu yemek yapmaktır. Sinemada harcanıyorum yani!
* Yaratıcı mısınız bu konuda peki? Bazen ilginç şeyler ortaya çıkabiliyor. Ben prensip olarak hiç yemek atmam, ailemden de öyle gördüm, bir şeyin atılması beni çok rahatsız eder. Bu yüzden dönüştürürüm. Size bir örnek vereyim: Zeytinyağlı pırasa yapmıştım bir kez, hem çok fazla olmuş, hem de pirinci fazla gelmiş. Hoşuma gitmemiş ve dondurmuştum. Pırasa çözüldüğünde hoş olmadı, ben de suya koydum, kaynattım, öğüttüm. Sonra da içine bir armut, üç kivi ve biraz da limon ilave ederek bir çorba yaptım. Herkes de bayıldı!
* Hayal gücünüz devreye giriyor burada tabii... Evet, orada armudun tadı, birebir armut gibi gelmiyor, ama bir biçimde farklı bir lezzet katıyor. Son dönemde salata soslarına portakal kabuğu rendesi koyuyorum. Cinli kuzu yaparım. Zeytin ve cinle pişiyor.
* Evde en çok zaman geçirdiğiniz yer? Kendi odamda geçirdiğim zaman daha çok bilgisayara yönelik oluyor. Onun dışında salonda oturmayı seviyorum. En sevdiğim şey, hafta sonu erken kalkıp kahvaltı ettikten sonra, pazar gazetelerine bakınırken manzaraya karşı biraz daha kestirmek.
* Gerçekten çok rahat bir ev burası, dekorasyonda nasıl bir yol izlediniz? Kendi evimi eşyalı kiraya vermiştim, açıkçası evle birlikte eşyaları da yenilemek istedik. Derishow'dan birkaç parça aldım. Aileden kalan bir şeyler de var... Salonun diğer bölümdeki iki kanepe anneannemin çeyizi, haremden çıkma hamam kanepeleri örneğin. Çok fazla tasarımcı arkadaşım var, onlardan da etkileniyorum. Eşyalara bağımlılık bazen çok saçma gelse de benim de bir miktar toplayıcılık yanım var. Rejkavik bit pazarından fincan takımı alıp taşıdım eve mesela...
|
|
|
|
|
|
|
|
|