kapat
   
SABAH Gazetesi
 
    Son Dakika
  » Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
    Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Sarı Sayfalar
    Ana Sayfa
    Dosyalar
    Arşiv
    Etkinlikler
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
    Cumartesi
    Aktüel Pazar
    Otomobil
    İşte İnsan
    Sinema
    Turizm Rehberi
    Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Omer Lutfi Mete @ SABAH
 

Şiddet mi ihraç edeydik?

PKK terörünün yeniden tırmanışıyla ilgili henüz tatminkar bir kanaate ulaşamadığım için beklentilere şimdiye kadar imzamı bağlayıcı bir karşılık veremedim. Mesele, eylemleri gerçekte hangi iradenin hortlattığıdır? Şimdiki azmettirici kim? İşler PKK'nın kendi beyin kadrosunun lanetlik fikirleriyle hiyerarşik bir disiplin içinde mi yürüyor? Yoksa taşeron kullanan 'yüklenici gizli servis'lerden biri yeni bir taktik ihale mi açmış bulunuyor? Tabii ihtimaller bunlardan ibaret değil. En gerideki azmettirici iradeye dair bin ayrı ve makul adres gösterilebilir.
Nitekim bu yeni PKK dalgasını içerdeki siyasi dalaşmayla açıklayanlar az değil. Ortak özellikleri 'ulusalcı' çizgiye karşıtlık olan birtakım yorumcular 'yarım ağız'la da olsa şöyle diyorlar:
Atanmışlar iktidarı yıpratmak istiyorlar. Bunun için de dağda sakin sakin (?!) duran ve olası bir af için barışçıl (?!) beklentilerini sürdüren PKK kadrolarını ağır silahlarla baskı altına alıp tahrik ediyorlar. Onlar da ne yapsın, kökleri kazınmasın diye caydırıcı eylemler yapıyorlar.
Ve bir ' nitekim' daha! Doğrudan PKK yandaşı olanlar da aşağı yukarı böyle bir yorumda bulunuyorlar:
- Biz genel af beklerken katliam (!) yaparcasına üstümüze gelen TSK barış ortamını bir kere daha bozuyor.
Dikkati çekmiştir; faturayı Türkiye'nin ' zinde güçleri'ne kesen yorumcuların kaypak olanları yırtmaçlı ve kıvırtmaçlı bir dil kullanırken PKK'lılar açıktan askeri adresi işaret ediyorlar.
Doğrusu şiddet kültürünü bütün girinti ve çıkıntıları ile anlamaya çalışan bir insan olarak hiç kimseyi ' peşin masum' diye bir kenara ayırıp düşünce geliştirmeyi aklımdan geçirmem. Kaldı ki yaşadığımız bölücü fitne süreci içinde birkaç milyon insanımızın kesin ve keskin ayrılıkçı duygulara gark olmasında PKK'dan ve PKK'yı kullanan ülkelerden çok Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni suçlarım. Zira ' yedi düvel' ile boğuşup hepsini defetmekle övünen bir ülkenin böyle bir fesada pabuç bırakmasının özrü yoktur. Farklı ulus kimliği yolunda inanmış ve adanmış yüz binlerce ayrılıkçı ortada dururken dağdaki eşkıyayı TSK gücüyle geriletmiş olmak da devletimiz için bir övünç kaynağı olamaz.
Açıkçası kendim dahil herkesten her günahı beklerim.
Lakin Türkiye Cumhuriyeti'nin; -ister gafletten, ister dalaletten, ister ihanetten- hangi sebeple olursa olsun uğradığı ve henüz aşamadığı ayrılıkçı fitnenin dış etkenlerini maskelemek de sayısız yerli işbirlikçisi bulunan bir meslektir.
Her durumda vebalin büyüğünü kendimizde bulalım ama terörün dış etkenlerini görmezden geldiğimiz sürece teröre en keskin desteği vermiş oluruz.
Unutmamalı ki, Türkiye'nin bölücü fitne karşısındaki genel başarısızlığının ardındaki önemli etkenlerden biri de ' terör silahı' ile başkalarının ayağına basmaması veya basamamasıdır. (Burada, -suçlu veya sanık- bir kısım vatandaşa yargısız infazlar uygulamayı unutmuş değilim. Vurgulamak istediğim, eloğlunun kendi insanına değil hedef ülke insanına yönelik olarak kullandığı terör silahıdır.) Şimdi kendi kendimize soracağımız soru şudur:
- Türkiye, batının vahşi beyazları gibi terörü kendi dışındaki toplumların canını yakacak silah olarak kullanmalı mıydı? ' Uygar dünya yapıyor, biz niye yapmayalım' demeliydi?
Sahi, dünyanın yukarı ucundaki -çok sosyal demokrat- İsveç'in gizli servisi bile Türkiye'deki teröre destek verirken biz de başkasının canını yaksa mıydık? Bu hesaplaşma lafta bitmez.
Kimin şiddete ne kadar yakın veya uzak olduğu tamamen vicdanlara düğümlü bir konudur. Esasen terörün gelmiş geçmiş en aşağılık silah oluşunun önemli bir sebebi de budur? Bazı küresel şeytani odakların gerçekleştirmeye çalıştığı ' gen kodlarıyla hedef belirleyip sadece belli etnik kökenden olanları imha eden bomba' bile bu kadar vahşi ve kahpe bir silah sayılmaz.
Terörü tasarla ve uygulat; sonra da mağdurunu bizzat fail ilan et! Avrupa Parlamentosu'nun Türkiye kökenli milletvekillerince yapılan çağrıyı da bu gerçeklerin ışığında okuyorum.
- İki taraf da çatışmayı durdurmalı, barışçı çözüm aramalı.
PKK'dan hala ' terör örgütü' diye söz edemeyen bu barış çağrısı, dünyanın en aşağılık savaş çağrısından daha etkin ve daha kahpece bir şiddet teşvikçiliğidir.
Onun içindir ki asıl azmettirici irade PKK'nın içinde ve tepesinde değil, gerisindeki ' yüklenici gizli servis'lerde olabilir.

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 Terörün küresel efendileri   / 14-07-2005
 Srebrenitsa dersi   / 12-07-2005
 Demokrasinin bağırsağına Ay neşteri   / 11-07-2005
 G8 yahut sırtlanın merhameti   / 08-07-2005
 Bir İstanbul katliamı   / 07-07-2005
 Cadillac cihangirleri   / 05-07-2005
 Piri Reis ile Telekom   / 04-07-2005
 Hangi basın müşterisini aldatıyor?   / 01-07-2005
 Başörtünün baş sömürücüsü kim?   / 30-06-2005
 AB için yerinde say marş!   / 28-06-2005
ERDAL ŞAFAK
Asi koyunlar
Londra'da 4 kamikazenin 50...
ÖMER LÜTFİ METE
Şiddet mi ihraç edeydik?
PKK terörünün yeniden...
YILMAZ ÖZDİL
Onursuz olmasın aşk...
Bedduayı sevmem,...
Terörün dili, dini ırkı yok
Dün saatler 14.00'ü gösterdiğinde Londra'daki saldırılarda ölenleri...
Nefreti körükleyen sınır dışı edilecek
Londra'yı kana bulayan saldırıların ardından Müslümanlar'a yönelik...
1 değil 2 bomba
1 değil 2 bomba
Gerets'in takviye istediği orta sahanın soluna Pires veya...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar | Arşiv | Künye | Ana Sayfa
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Üretim ve Tasarım   Merkez Bilgi Grubu