Rusya ile 'doğalfay' hattı
Başbakan Erdoğan'ın ' gayri resmi' Soçi ziyareti aslında ' hayli resmi' bir gündemle enerji merkezli görüşmelere sahne oldu. Esasen iki ülke arasındaki mevcut büyük ticaret hacmini kısa zamanda müthiş bir çeşitlilik ve genişlikle katlamak için kilit konu da enerji. Özellikle de doğalgaz. Bu alanda nelerin yapılması gerektiğini ve nelerin yapılabileceğini tahmin edebilmek için 1997'lerden başlayan hortumluk iddialara konu doğalgaz sürecini temelden kavrayabilmek gerekiyor. Ancak halen ağır şekilde yargı aşamasında olduğu bu hususta isim vermeye ve ayrıntılı öykü sunmaya imkan yok. Bilindiği gibi, biri Ukrayna üzerinden gelen batı hattı, diğeri Karadeniz'den Samsun'a bağlanan ' Mavi Akım' olmak üzere iki koldan Rus doğalgazı alıyoruz. Bu iki hattın hacmi ve şartları, Rusya ile gelişen sıkı komşuluk bağlarını ve dengeli iktisadi işbirliği iklimini zehirleyebilecek bir virüs üretip duruyor. Türkiye açısından durum, yer kabuğundaki fay hatlarında biriken ölümcül enerjiyi çağrıştıracak kadar ağır bir siyasi ve stratejik sorun. Erdoğan ve Putin arasındaki Soçi temaslarından sonra bu ' doğalfay' hatları üzerinde birikmiş ve birikmeye devam eden olumsuz enerjinin hiç değilse bir bölümünün zararsız şekilde boşaltılacağını anlıyoruz. Meselenin tamamen çözülmesi için Türkiye, Rusya'nın dışında bazı çevre ülkelerini de ikna etmek durumunda. Geçmişte alan ve satan arasında devlet imzalarıyla bağlanmış adaletsiz akitlerin düzeltilmesi için sadece Rusya'nın tatlı kardan fedakarlık yapmasını beklemek yeterli olmayacak. Sırtımızdaki kambur için bir yandan gönüllü dış ortaklar bulmak, bir yandan da ülkemizde doğalgazdan akıl-dışı maliyetle elektrik üretme işini olabildiğince kısa sürede tasfiye etmek şart. Soçi yolunda sohbet ettiğim Enerji Bakanı Güler ' enerji köprüsü Türkiye' adına yeni hamlelere hazırlandıklarını kaydederken oldukça heyecanlı ve tabii aynı zamanda iyimserdi. Belli ki sırtımızdaki kambura gönüllü dış ortak bulma girişimlerinde mesafe alınmış. Ancak Güler bu kamburun iç boyutunu asgariye indirme konusunda pek ihtiyatlı bir dil kullanıyor: - Siz olsanız lehinize son derece parlak bir anlaşma yaptıktan sonra hukuken eliniz güçlüyken vazgeçer misiniz? Bu zorluğu anlamıyor değilim. Fakat hakiki bir hukuk devletinde böyle anlaşmaların baştan ' fasit akit = bozuk anlaşma' sayılması ve geçersiz kılınması kadar doğal ne olabilir? Lakin bunun için önce doğalgazdan elektrik üretip devlete satma sürecinin özel olarak kökten yargı mevzuu olabilmesi şart. Eğer bu sürecin bir hortum çarkı oluşturduğu hükmü kesinleşirse, kazığın tahribatını giderme yolunda büyük bir mesafe alınmış olur. Aksine, kağıt üzerinde kılıfına uydurulmuş sürecin meşruiyeti yargı tarafından da onaylanırsa -veya konu delil yetersizliğinden rafa kaldırılırsa- yapılacak bir şey yok. Kaldı ki, devlete atılan doğalgaz ürünü elektrik kazığının bilinçli ve sistemli hortum mekanizmasıyla gerçekleştirildiği yolunda bir yargı kararı çıksa bile kamuoyu meseleyi sahiplenmezse, özellikle medya konuya heyecanla yaklaşmazsa yine değişen fazla bir şey olmaz. Ne yazık ki biz genellikle halk yardakçılığına yarayacak magazin malzeme ile tatmin olmaya teşneyiz. Onun için ülkenin onlarca yılını heba edecek bir iktisadi gedik oluşturan bu doğalgaz çukuruyla, daha çok vatandaşın yakıt olarak kullanırken ödediği fiyat açısından ilgi gösteriyoruz: - Doğalgazda bir indirim müjdesi var mı sayın başbakanım? Doğalgaz ucuzlayacak mı sayın bakanım? Oysa birey olarak evimizde kullandığımız doğalgazın yüksek fiyatından ötürü gördüğümüz zararın kat kat fazlasını milli ekonomiye bindirilmiş doğalgaz ürünü elektrik kazığından yiyoruz. Ayrıca, toplam elektrik ihtiyacımızın yüzde kırkına yakın bir bölümünü doğalgazla karşılar hale geldiğimiz için kısılıp kaldığımız stratejik darboğazın dehşetini maalesef kavrayamıyoruz. Enerji Bakanı Güler, Türkiye'nin kullandığı değişik enerji türlerinden herhangi birine verilecek aşırı -yüzde yirmiden yukarı- ağırlığın yaratacağı stratejik açmaza ilgi gösterilmemesinden yakınıyor. Üstelik bu enerji türü bir de dışarıdan temin ediliyorsa stratejik açmaz büsbütün vahimleşiyor. Rusya ile Türkiye'nin ortak ufkunda çok net biçimde görülen muazzam çeşitte ve yoğunlukta işbirliği imkanlarının önündeki en netameli engel, sekiz-on yıl önce sorumluların oluşturduğu bu fay hattıdır.
|