Ankara havası
Genelkurmay Başkanlığı'nda "terör brifingi" vardı dün... Türk gazetelerinin ve televizyonlarının yöneticileri ve yazarları katıldı. Biz de mecburen gittik... Kimlik kontrolü yapıldı, cep telefonlarımızı güvenlik gereği kapıda bıraktık, minibüslerle toplantının yapılacağı salona taşındık, askerlerin hazırladığı ufak tefek avantaları yedik, sonra salona geçip yerlerimize oturduk uslu çocuklar gibi...
İlk izlenimim şu: Lise yıllarında gördüğümüz "Milli Güvenlik Dersi"nin atmosferi vardı havada. Tek fark, dersimizi lisede olduğu gibi bir albay değil, Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ verdi...
Ve eğer bu gerçekten Milli Güvenlik Dersi olsaydı, Türk Basını'nın aldığı not şu olurdu: "Otur, sıfır..." Çünkü komutan, son derece nazik ifadelerle, "gazetecilik yapalım derken teröristin ekmeğine yağ sürüldüğünü" anlattı.
Türk gazetelerinde ve televizyonlarında yer alan bazı haberlerden örnekler gösterildi dev ekranda... Hergün acıyla okuduğumuz, öfkeyle izlediğimiz "örgüt reklamları" öylesine gözümüze sokuldu ki, ben bu mesleğe mensup bir insan olarak, kendi payıma yerin dibine girdim.
Komutan özetle şunu demek istiyor: "PKK'nın yaptıklarını büyütüyorlar, PKK'ya karşı yapılanları küçültüyorlar... Bu yayın politikaları, teröriste moral veriyor..." Komutan bunu ortaya söylüyor. Yarası olan gocunsun misali... Yarası olanlara bakıyorum, aralarında sırıtanlar var...
Örnekler veriyor Komutan: "İngiltere'de örgüt renklerini taşıyan rozeti bile takamazsın, kanunen yasaktır... ABD'de Bin Ladin'i öven haber yazamazsın, kanunen yasaktır." Çünkü bizde serbest. Hatta, Apo ile röportaj yapmak için yanıp tutuşanlar var aramızda... Zaten bu nedenle "terörle ilgili kanunların günün şartlarına göre yenilenmesi" gerektiğini söylüyor Orgeneral Başbuğ...
Gazetecilik rezaletini bir yana bırakırsak, başka neler söylüyor Orgeneral... Sürpriz bir birimden söz ediyor... Genelkurmay Başkanlığı, terörle mücadele için, devletin tüm istihbarat birimlerini tek çatı altında toplayan, Başbakanlığa bağlı yeni bir birimin kurulmasını talep ediyor. Kabul etmiyor ama, ABD'deki Ulusal Güvenlik Danışmanlığı gibi bir şey... Bakanlıklar'dan üstün mü olacak, müsteşarlık mı olacak, genel müdürlük mü olacak, belirsiz... Başında asker mi olacak, sivil mi olacak, belirsiz...
Başka? Satır aralarından anladığım şu: Uzun süredir "limoni" olan AnkaraWashington ilişkisi, Genelkurmay ile Pentagon arasında "tatlıya" bağlanmış...
Bize şöyle bir tablo çizdi Orgeneral: "Şu kadar terörist yurtiçinde, şu kadar terörist yurtdışında... Irak sınırımız boyunca, 20-25 kilometre derinliğine yayılmış, bekliyorlar..." Yani... "ABD gereğini yapmazsa, ben Irak sınırı boyunca, 2025 kilometre derinliğe kadar girerim arkadaş" demek istiyor...
Zaten şunu da açıkça söylemişiz: "Sen Kuzey Irak'ta gereğini yapmazsan, Türkiye'deki Amerikan karşıtlığı normale dönmez..." Peki ABD ne cevap vermiş? Onu da açıkça anlatıyor: "Örgütün, özellikle Kandil Dağı'nda gizlenen lider kadrolarını yakalamak için direkt emir verdiler..." Yakında ABD'nin üst düzey komutanları Türkiye'ye gelecekmiş. Belli ki, gelirken yanlarında "Kandil Şekeri" getirecekler...
Son not ve belki de en önemlisi... Şaka değil, Irak'a girmemiz falan konuşuluyor... Peki Hükümet'in bundan haberi var mı?
Bu can alıcı soruyu atv Ankara Temsilcisi Tuba Atav sordu: "Kuzey Irak'a girmeyi uluslararası anlaşmalara dayanarak, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin meşru müdafaası olarak gördüğünüzü söylediniz... Ama bunun için siyasi iradenin de onayı gerekli. Yani, Hükümet kararı... Hükümet de bu konuda sizinle aynı görüşte mi?" Genelkurmay İkinci Başkanı'nın cevabı şu oldu: "Günü geldiğinde konuşulur..."
|