Hububat ambarının hali...
Traktörlerin, arkasına tren katarı gibi eklenmiş römorklar. Aksaray'dan, Konya'ya doğru, yol kenarındaki 2 kilometreye yakın kuyruğu takip ederek ilerliyoruz.. Toprak Mahsulleri Ofisi'nin alım merkezi önünde, ANAP seçim otobüsü durduğunda, römorkların gölgesine sığınmış çiftçiler hareketleniyor. Yanımıza doğru gelirken bir yandan da bağırıyorlar: "Alacağım para masrafa yetmiyor... Damarda kan bitti, iliğinen yaşıyom..." "Koyunun tanesi geçen yıl 200 milyondu, bugün 140'a alan yok... " Biri öne fırlıyor: "Baharda oğlana kız istedik. 100 dekar ektim, 3 milyar aldım. Masrafa yetmedi. Elde bir şey kalmadı, haysiyet de gidiyor..." Ofise satış yapmak için üç gündür kuyrukta beklediklerini söylüyorlar. Kravatlı biri, "Alımlar bir gün sürmüyor" deyince, dişler, yumruklar sıkılıyor. ANAP lideri Erkan Mumcu araya girip çiftçiyi yatıştırıyor. Hepsi de aynı hesabı yapıyor; Dekar başına aldığı paradan, mazot, gübre, ilaç, tohumluk için harcadıklarını çıkarıyor. İyi kalite buğday ekmiş olan, emeği katmazsa, başa baş getiriyor. Düşük kaliteli ürününü satan; mazot, doğrudan ve 30 YTL'lik destekleriyle dahi zararını karşılamadığını söylüyor.
Payımıza düşen İlçelerde, esnafın sesi yükseliyor: "Çiftçi alamayınca, bize de veremiyor. Euro Almancıyı bitirmiş kardeşine para verecek hali yok. Biz de siftahsız kepenk indiriyoruz..." Konya'ya ulaştığımızda bu kez küçük ve orta boy işletmeci yakınıyor: "TIR'ı unuttuk, bırak kamyonu kamyoneti, üç tekerli motorla satsam şükredeceğim. İthal mal canımıza ot tıkadı, yedi bitirdi..." Çiftçiden, sanayiciye, odaborsa başkanına kadar herkes hükümetin politikasından yakınıyor. Biz de medya olarak payımızı alıyoruz: "Ekranda siyasiler, köşede siyasiler; halkı unuttunuz, halkı..." 16 milletvekilinden 14'üne sahip AKP'nin durumuna gelince; Önceki hafta dolaştığımız Karadeniz'den farklılık göstermiyor. AKP milletvekillerine yerel televizyon ekranları dahil hemen her platformda saygının ötesine taşan tepki koyuyor. "Bunlar da IMF ve ABD politikasına teslim oldu" yargısını dillendiriyor. Bunca yakınmaya rağmen, toplumsal muhalefete önderlik edebilecek parti görmüyor. Evinde kocasından dolayı iç huzuru bozulmuş kadın gibi; sürekli söylenip ağlıyor, eşinden ayrılmayı da göze alamıyor. Namzet koca adaylarının, geçmişte çektirdiği sıkıntıyı hafızasından silemiyor. Erdoğan'ın beklentilerini yerine getireceği umudunu az da olsa koruyor.
Sinide yemek Muhalefetin durumuna gelince; İki gün birlikte dolaştığımız Mumcu ve ANAP'a olan ilgi birbirine tezat. Bugünkü AKP gibi, seçmen bir zamanlar milletvekillerinin yüzde 85'ini verdiği ANAP'a sırtını dönmüş. Mumcu'ya ise bakanlıkları dönemindeki çalışmaları ve "haklı gördüğü siyasi çıkışları" dolayısıyla "bireysel yakınlık" gösteriyor. Bir de "evin büyük ağabeyi" gördüğü Mehmet Keçeciler'e... ANAP'ın durumunu, önceki akşam verilen yemek özetlemeye yetiyor; Özal dönemindeki, Konyalı işadamlarının katkısıyla binlerce kişinin katıldığı lüks yemeklerden eser yok. Konya il başkanlığı bir çay bahçesine 10 kadar sini koydurmuş, etrafına da 6'şar plastik tabure... Sininin ortasında ise Mumcu'nun da herkesle birlikte kaşık salladığı çorba tasları, düğün pilavlı ve irmik helvalı tabaklar... Diğer partilerin durumu da farklı değil. Bir partili, "Çiller yeniden gelir mi?" diye soruyor. Diğeri; "DYP-ANAP seçimde ittifak yapar mı?..." MHP, AKP'ye kaptırdığı tabanını aynı süratle geri alamamaktan yakınıyor. Bölgede güçsüz olan CHP, iç çekişmeye dayalı eriyişini kararlılıkla sürdürüyor. Kime oy atacağını bilmemesine rağmen yine de herkes aynı soruyu yöneltiyor: "Seneye sonbaharda seçim olur mu?"
|