| |
İşsiz reisler ve yüzde 10 barajı
Ankara Ticaret Odası Başkanı Sinan Aygün için "Tek kişilik muhalefet partisi" diyenler pek de haksız sayılmaz. Üstelik iyi bir halkla ilişkiler uzmanı olduğunu da kabul etmemiz gerekiyor: Gündemi kolluyor, "boş" olduğunu gördüğü gün "bomba"yı patlatıyor. Tıpkı dün "İşsiz Reisler Raporu" ile yaptığı gibi... İktisatçıların, Ankara Ticaret Odası (ATO) Başkanı Sinan Aygün'e bıyık altından güldüklerini biliyoruz. Onun yaptırdığı araştırmalarda, yayınladığı raporlarda "Popülizm" kolaycılığına kaçtığı, o nedenle de bilimselliğinin ve tutarlılığının tartışmalı kabul edilmesi gerektiği eleştirilerini de kim bilir kaç kez işittik. Ancak Aygün'ün on binlerce işyerinin nabzını tutan bir meslek örgütünün başında bulunduğu gerçeğinden yola çıkarak, çektiği fotoğrafların -ihtiyat payı koyarak da olsa- mercek altına alınmayı hak ettiğine inanıyoruz. Örneğin onun dün açıkladığı "İşsiz Reisler Raporu", önemli veriler içeriyor. Devlet İstatistik Enstitüsü son (Mart-Nisan-Mayıs dönemi) hane halkı işgücü anketinde işsiz sayısını 2 milyon 439 bin kişi olarak belirledi. Ve iktidarın nice zamandır beklediği müjdeyi verdi: İşsizlik geriliyor. DİE'nin belirlediği eğilimi TÜSİAD da doğruladı, istihdamın artış sürecine girdiğini duyurdu. Ancak işsiz rakamını biraz daha yüksek tahmin etti: 2 milyon 594 bin kişi. ATO'nun dünkü raporunda ise işsizliğin gerilemediği, artış sürecinde ilerlemeye devam ettiği öne sürülüyor: Onun rakamlarına göre 2004 sonunda 2 milyon 498 bin olan işsiz sayısı, şimdi 2 milyon 750 bin kişiye ulaşmış durumda. Ancak raporu asıl önemli kılan, işsizlerin sosyal konumuyla ilgili belirlemeleri: Çalışmayanların yüzde 38'i evini geçindirmekle yükümlü aile reisi! Bir başka deyişle, 1 milyon 51 bin hane reisi akşamları evine bir somun ekmek götüremiyor. Üstelik işsiz reislerin yüzde 76'sının evinde başka çalışan da yok! Bu veriler, geçen yıl yüzde 9.9'la rekor kıran, bu yıl da yüzde 5.5'lerde seyreden büyümenin istihdam yaratmadığı iddialarını doğruluyor. Evet, ithalat istatistiklerinde de görüldüğü gibi, Türkiye'de bir yatırım patlaması var. Ancak teknolojik yatırım bu. İstihdam artırmayı değil, tam tersine azaltmayı amaçlıyor.
Yabancı işçi cennetiyiz Zira onca söze rağmen bir türlü dokunulamayan istihdam vergilerinin ağırlığı işverenleri zorlu ikilemle karşı karşıya bırakıyor: Ya kaçak işçi çalıştırarak kayıt dışına yönelecekler, ya da teknolojik yatırımla maliyette emeğin payını azaltacaklar. Küçük işletmeler ilkine yöneliyor, büyükler ikincisine. Başbakan Erdoğan da, "İşsizliği Avrupa, Amerika bile halledemedi ki, biz halledelim" diyerek vicdanını rahatlatıyor. Haydi bütçe dengeleri, makro hedefler gibi prangalar yüzünden hükümetin istihdam vergileriyle oynama alanı dar diyelim. Peki ama onca işsiz varken Türkiye'nin yabancılar için iş cenneti olmasına nasıl seyirci kalıyor? AK Parti'nin seçim bildirgesinde, "Haksız rekabete yol açan kayıt dışı istihdam ve yabancı kaçak işçi çalıştırılması önlenecek" vaadinde bulunduğu dönemde, Türkiye'de 1 milyon kadar yabancı kaçak işçi vardı. Bugün ise kimine göre 1.3 milyona çıktı sayı, kimine göre 1.5 milyonu geçti. Demirel "Aç ve açıkta olan bizden değildir" derdi. Şimdi bizimkiler aç, yabancılar ise... Batı'daki son kritere göre, işsizliğin yüzde 10 veya üstü olduğu ülkelerde iktidarın seçim kazanması imkansız. Zaten Almanya örneği de bunu doğruluyor. AK Parti "Alternatifimiz yok" rahatlığına kapılmasın. Yüzde 11'e yaklaşan işsizler ordusunun nasıl bir alternatif yaratacağı belli olmaz.
|