kapat
   
SABAH Gazetesi
 
    Son Dakika
  » Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
    Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Sarı Sayfalar
    Ana Sayfa
    Dosyalar
    Arşiv
    Etkinlikler
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
    Cumartesi
    Aktüel Pazar
    Otomobil
    İşte İnsan
    Sinema
    Turizm Rehberi
    Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Erdal Safak @ SABAH
 

Acaba Chirac bizi neden öptü?

Avrupa Birliği Dönem Başkanı İngiltere'nin Fransa'yı 3 Ekim'de müzakerelerin başlamasından önce Kıbrıs'ın tanınması koşulundan vazgeçirmesi elbette sevindirici bir gelişme. Ancak aklımıza takılan bir soru var: Fransa bu geri adım karşılığı acaba bir şeyler kopardı mı?.

Sürprizi ilk duyuran "Financial Times" gazetesi oldu. Ardından da uluslararası haber ajansları: AB dönem başkanı İngiltere günlerce süren temaslar sonunda Fransa'yı ikna etti.
Buna göre, Türkiye'nin Kıbrıs'ı tanıması artık müzakerelere başlamanın değil, tam üyeliğin koşulu olacak.
AB Daimi Temsilciler Komitesi'nin (Coreper) yarın Brüksel'deki haftalık toplantısında kesinleşmesi beklenen "Karşı deklarasyon"da konunun Türkiye'nin de karşı çıkmayacağı bir formülle geçiştirileceği anlaşılıyor. İlk taslak metinde yer alan Türkiye ile Kıbrıs Cumhuriyeti arasındaki ilişkilerin "Hukuki ( de jure ) normalleştirilmesi" ifadesinden "Hukuki" sözcüğü çıkarılıyor. Ayrıca yine ilk metindeki ilişkilerin "Başarılması mümkün olduğu zaman" normalleştirilmesi ifadesi de "Mümkün olan en kısa sürede" diye değiştiriliyor. Daha da önemlisi, Kıbrıs'a özel vurgu yapılmadan "Türkiye'nin AB'ye tam üye olmasının ön şartı, bütün üye ülkeleri tanımasıdır" denilerek, adada çözümle doğacak yeni devletin tanınmasına açık kapı bırakılıyor.
İyi ama Cumhurbaşkanı Chirac, ardından Başbakan Villepin, onun ardından Dışişleri Bakanı DousteBlazy'nin "Türkiye, Kıbrıs'ı tanımadan müzakereler asla başlayamaz" açıklamalarıyla kendini sıkı sıkıya bağlayan Fransa'nın bu şaşırtıcı yumuşamasının ardında ne olabilir? Aklımıza üç olasılık geliyor:
1- Beynindeki kılcal damar çatlaması nedeniyle bir gözünde geçici (birkaç saniyelik) körlük meydana gelmesi üstüne hastaneye kaldırılan Chirac'ın dünyaya bakışının değişmesi. Bu olumlu değişiklikten Türkiye'nin de nasiplenmesi. Ya da Ankara'dan gönderilen "Geçmiş olsun" dileklerinin onda duygusal deprem yaratmış olması. Mümkün mü? Yanıtımız: Olacak şey değil.
2- Siyasilerin ve köşe yazarlarının sürekli vurguladıkları gibi (en son dün Le Monde Genel Yayın Yönetmeni Jean-Marie Colombani yazısında uzun uzun anlattı) 29 Mayıs'taki Avrupa Anayasası referandumundan sonra Fransa'nın AB'de ağırlığını yitirmesi ve artık sözünü geçirememesi. Yanıtımız: Burnu büyük Chirac'a böyle bir şeyi dünyada kabul ettiremezsiniz.
3- Fransa'nın bu yumuşama ya da ödün karşılığında "bir şeyler" almış olması. Yanıtımız: Olabilir. Hatta hayli güçlü bir olasılık bu. En azından böyle bir kuşkumuz var.

Çerçeveyi delme girişimi
Fransa'ya birşeyler verilip verilmediğini ya da ne verildiğini anlamak için "Müzakere Çerçeve Belgesi"ni görmemiz gerekecek. Bugüne kadar hiçbir aday ülkeye yapılmayan muameleyle onayı neredeyse son güne bırakılan bu belgede 17 Aralık 2004 Brüksel zirvesinde çizilen çerçeveden farklı bir unsur yer alırsa, bilin ki Fransa sağ gösterip sol vurmuş olacak.
17 Aralık'ta çizilen çerçeveyi hatırlatalım: "Müzakerelerin ortak hedefi katılımdır. Müzakereler, sonucunun önceden garanti edilemeyeceği açık uçlu bir süreçtir. Kopenhag Kriterleri'nin tümü göz önünde bulundurulduğunda, şayet aday ülke üyelik yükümlülüklerinin tümünü üstlenememe durumunda olursa, sözkonusu adayın Avrupa yapılarına mümkün olan en güçlü bağlarla kenetlenmesi sağlanmalıdır." Doğrusu Alman Hıristiyan Demokratları'nın "İmtiyazlı ortaklık" önerisine can simidi gibi sarılan Fransa'nın son dakikada bu çerçeveye "AB'nin sindirme yeteneğine bağlı olarak Türkiye için tam üyelik dışında seçenek de öngörülebilir" türünden bir cümle sıkıştırılmasını istemesi olasılığını düşük görmüyoruz.
O nedenle son pazarlıkları New York'ta yapılacak belgeyi sabırsızlıkla bekliyoruz. Bir hayli de tedirginlikle...

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 Diyarbakır-Söğüt hattında Erdoğan   / 12-09-2005
 Milli Eğitim'i alkışlıyoruz   / 11-09-2005
 82'nci yıldönümünde CHP'nin vizyonu   / 10-09-2005
 Rüşvet devrimleri satın alınca...   / 09-09-2005
 Yarım bardak suda termometre   / 08-09-2005
 Yüksek yargıda "başvuru" krizi   / 07-09-2005
 Türk halkının sınav günleri   / 06-09-2005
 6-7 Eylül ve Brandt cesareti   / 05-09-2005
 Ruhsat vermemek yeterli çözüm mü?   / 04-09-2005
 Kıbrıs'ta kozlar bizim elimizde   / 03-09-2005
YILMAZ ÖZDİL
Okul...
Kolesterole karşı tavuk eti yiyorsak eğer,...
ALİ KIRCA
Reichstag'ı kim yaktı?
Alman Parlamentosu Reichstag,...
ÖMER LÜTFİ METE
Hasta Türk'ün töresi: Dosta şahin, düşmana...
UMUR TALU
Teröristleştirmek!
"Terörün gölgesinde" bile,...
FATİH ALTAYLI
3 hâkimden 3 milyar dolar katkı
Tüpraş'ın...
ERDAL ŞAFAK
Acaba Chirac bizi neden öptü?
Avrupa Birliği Dönem...
Schröder 'Arap atı' gibi açıldı
Son anketlere göre Başbakan Schröder, atağa kalktı. Merkel'le...
'Kıbrıs'ı tanıma müzakere değil üyelik önkoşulu'
AB dönem başkanı İngiltere, 3 Ekim öncesi tanıma konusunda bastıran...
Çektiğim acı yeter
Çektiğim acı yeter
"Hata yaptım. Ve bunun bedelini çok acı ödedim. Ödemeye de devam...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar | Arşiv | Künye | Ana Sayfa
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Üretim ve Tasarım   Merkez Bilgi Grubu