Sev ya da terk et
Anavatan Partisi'nin bugün gerçekleştireceği ilk toplantısıyla Meclis'te üç gruplu yapının ilk adımı da resmen atılacak. Grup kurması dolayısıyla Anavatan'a ilk jest de ana muhalefet partisi CHP'den geldi. "İlk toplantısına gelen çok olur" düşüncesiyle Anavatan Grubu'na, CHP kendisinin kullandığı büyük salonu tahsis etmiş. Oluşumu eleştirilse de Anavatan'ın Meclis'te grup kurması, kendisi ve parlamenter siyasetin çok sesliliği açısından önemli. Hatta, "güç zehirlenmesine" uğrayan ve 135 milletvekilini dahi Meclis'te hazır bulunduramadığı için zaman zaman Meclis'i toplayamayan AK Parti Grubu'na bir dinamizm sağlayacağı da kesin... Ancak, Anavatan yöneticilerinde de kabul gören kaygının başında şu soru geliyor: "Toplama grup ile istediğimiz dinamizmi yaratabilir miyiz?.." Anavatan, kuruluşundaki 4 değişkenli genetik yapısı itibarıyla çok eğilimliliğe açık. Bu açıdan, bir sorunla karşılaşması beklenmemeli.
ANAP'ın omurgası Ancak, şu gerçek de unutulmamalı ki; Anavatan'ın geçmişteki dört eğilimi "liberalizm omurgasına" sarmalanmıştı. Şimdi nasıl bir omurgaya sarılacağını göstermesi gerekiyor. Yoksa, Anavatan MKYK üyesi Mehmet Keçeciler'in, bir süre önce gerçekleşen Abant toplantısına ilişkin söylediği sıkıntı ile karşılaşmaması olanaksız: "Küçük dilimi yutacağım konuşmalar oldu. Ama, tezleriniz sağlam ise doğru olan kabul ediliyor. Uzun sürse de başardık..." Anavatan'ın her aşamada milletvekillerine parti tüzüğü ve programını anlatacağı uzun bir süre bulunmuyor. Özellikle, DYP'nin kongre sonrası kaybettiği Meclis zemini, kısa vadede iyi kullanamadığı takdirde sırtına kambur olacağı gerçeği önünde dururken... O nedenle sürecin bundan sonraki dönemini iyi değerlendirmek Anavatan'ın elinde olan bir durum. Sadece Genel Başkan Erkan Mumcu'nun değil, bugün Grup Başkanvekilliği'ne seçilmesi beklenen Emin Şirin ve Süleyman Sarıbaş'ın çıkaracağı performans da o derece önemli olacak... Bunun için de önünde fazla bir süre bulunmuyor.
Seçimin süresi Çünkü, eski Bakan Lütfullah Kayalar'ın vurguladığı gibi; zamanında yapılacak olsa bile, herkes 1 Ocak 2006'dan itibaren şunu söyleyecek: "Seneye seçim var..." Ay hesabına bakılıp, "daha 22 ay var" denilmeyecek. Yıl hesabıyla, seçimin 2007'de yapılacağından yola çıkılacak. Bu, bütün siyasi partilerin karşılaşacağı bir gerçek olacak. İktidar partisi açısından bakılırsa; seçimi kazanma şansını koruyor. Mehmet Keçeciler de "AK Parti'nin ikinci devreyi de alma şansı var" diyerek bu gerçeği kabul ediyor. Bununla birlikte; alternatif politikalar üreterek bu süreci iyi değerlendireceklerini de belirtiyor. Yani, muhalefeti alternatif hale getirecek, "kendi kendini sıkıntıya sokacak" politikalar koyması AK Parti'nin işini zora sokacak. Buna, Meclis çoğunluğu fazla olan iktidar partilerinin seçim sürecinde yaşadığı güçlük de eklenirse, AK Parti'yi zor bir dönemin beklediğini söylemek olası. Bir de her seçim döneminde ele avuca sığmayan bürokrasinin tavrı düşünüldüğünde, AK Parti yönetimi açısından önümüzdeki süreci yönetmek güçleşecek. "Gelecek yıl seçim var" sözü çıktıktan sonra, siyaset bu dönem de aynı cümleyi yineleyecek: "Ya sev, ya terk et..." Seven partisinde kalacak, yerini garanti görmeyen de terk edecek. Özetle; 2006 hareketli olacak...
|