kapat
   
SABAH Gazetesi
 
    Son Dakika
  » Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
    Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Sarı Sayfalar
    Ana Sayfa
    Dosyalar
    Teknoloji
    Otomobil
    Detaylı Arama
    Arşiv
    Etkinlikler
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
    Cumartesi
    Aktüel Pazar
    İşte İnsan
    Sinema
    Turizm Rehberi
    Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Umur Talu @ SABAH
Tel:
0537 660 71 21
Fax:
0212 280 05 51
 

Hakkâri'de, Fransız!

Dün "yabancı sermaye-yerli medya" mevzusuna değinirken, son cümlelerim bende kalmış. Mesele bazen şudur: Yabancı sermayenin "yabancı" olması değildir; Yabancı sermayeyi bir kısım gazeteciliğin yabancı değil, çok yakın saymasıdır.
Mesele, yabancı sermayenin bir tür gazetecilikte çok yakın sayılması da değil, genel olarak sermayenin hep yakın, en yakın sayılmasıdır.
Mesele, kendilerinden saymalarıdır. Aslında, daha beteri, kendilerinin saymalarıdır. Daha da beteri, kendilerini onların, onlara ait saymalarıdır.
Mesele, tek başına yabancıyerli sermaye, sadece sermaye değil, bu tür gazeteciliğin kendilerini hep birilerine ait, onların güdümünde saymasıdır.
Buna kendini mecbur hissetmesidir. Bunu millet sevgisi, memleket aşkı, gerçekçilik, çağdaşlık, küreselleşme, dünyalı olmak filan zannetmesidir.
Bu için için köle ruhunu; bağımsızlık, tarafsızlık, objektiflik, itibar diye pazarlamasıdır.
Bu içten içe çürümeyi; gelişme, ilerleme, rasyonellik diye cilalamasıdır.
"Sermaye" çağırdığı zaman "davete icabet", sıra sıra yönetmen yönetmen dizilmek, biraz "sermayenin, paranın gücü" nden, ziyadesiyle de o küçülmeden ötürüdür.
Kamusal alanda kamusal temsilci olan gazetecinin, kamu adına kendisini, kendisi oynaşırken de kamuyu bu kadar aşağılatmaya, kendi kafası ve poposuyla yerin dibine sokmaya hakkı yoktur.
Ama ne diyeyim!


Şunu diyeyim:
Allah aşkına, bu ülkenin gazeteciliği, hepimiz, yani çoğumuz...
Şu Hakkari'de, şu Şemdinli'de olanları, Fransa'da, Paris'te olup bitenler kadar anlatıp açıklayacak mı... yız? Şemdinli'ye kadar, Hakkari'de haftalardır patlayanları manalandıracak mıyız? Ülkenin başbakanı, önce türban, sonra başka teşhisler koyduğu, ayrımcılıktan, provokasyondan, dışlamadan, entegrasyondan, asimile olmamaktan, kültürden, haktan, hukuktan, baskıdan, şiddetten bahsederek yorumladığı "Paris varoşları" kadar, bu memleketin kenarlarında neler olduğunu da bize anlatacak mı? Neden uzun süredir, ısrarla ve inatla Hakkari'de bombalar patlıyor? Neden bu ülkenin siyaseti, adaleti ve matbuatı, Fransa'daki bir ölüyü büyüttüğü kadar, Hakkari'deki bir günde iki ölünün manası üstünde durmak için tereddüt etti? Şehit tabutlarının acısı arasında, terörün gölgesi altında, başka kimlerin ne haltlar karıştırdığını neden daha fazla merak etmiyor, üstüne üstüne gitmiyoruz? Neden, Şemdinli'deki bombanın ardından didiklenen bir araçta ele geçen üç kişi kaçırılıyor, adeta saklanıyor, kimlikleri buharlaşıyor? Neden sıkışınca Ağar aranıyor? Bunların istihbarattan mı, astsubay mı, halktan mı, terörist mi olduğu, neden hemen anlaşılamıyor? Neden Jitem ya da Jit, ne bileyim Susurluk artıkları ne yapıyor diye bu ülkenin Başbakanı, İçişleri Bakanı, Genelkurmay Başkanı tedirgin olmuyor? Bagajdaki silahlar nedir, kimin elinde kime karşı doğrultuluyor? Nerede izleri var? Polis kimi kime karşı koruyor?


Şunu da diyeyim:
Hamasi bir gazete yazıcılığı, sokak edebiyatı ve siyaset gevezeliği hep aynı sakızı çiğnemekten yorulmaz:
"Bize laf edenler şimdi Fransa için konuşsun" gibi mesela.
Hem burada, hem misal Fransa'da, Avrupa'da birilerini kast ederler.
Lakin, cehalet şunu bilmez: İki yüzlü, çifte standartlı, içten pazarlıklı ve yemlenmiş olanların dışında, her iki ülkede de, aynı konularda aynı duyarlılıkları gösteren, bu duyarlılığını ülkeden ülkeye gezdirenler zaten aynı insanlardır.
Türkiye'deki baskı ve oyunlara, Fransa'daki devlet şiddetine, ABD hegemonyasına, Ortadoğu diktatörüne de aynı anda muhalif olabilen, benzer kalplerdir. Her yerde.
Diğerleri, seçerek insan olur, ayıra ayıra muhalefet yapar, eleye eleye cesur olur!

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 Ne güzel gazetecilik bu böyle!   / 10-11-2005
 Var mı o yüz!   / 09-11-2005
 Milli takım ile ayak takımı   / 08-11-2005
 Sopalı demokrat   / 07-11-2005
 Saygılarımla   / 06-11-2005
 Orda cevap var mııı!   / 03-11-2005
 İçten sesler   / 02-11-2005
 A, marş marş, S'den sonraya   / 01-11-2005
 Görüşlerinize hazırım; emirlerinize değil   / 31-10-2005
 Önemli bir dava   / 30-10-2005
YILMAZ ÖZDİL
Bekle bizi Neo...
Başbakan yarından sonra Bahreyn'e...
ÖMER LÜTFİ METE
Yaşasın bir yasak daha!
Vaktiyle dinci siyaset sayesinde...
UMUR TALU
Hakkâri'de, Fransız!
Dün "yabancı sermaye-yerli...
FATİH ALTAYLI
Şemdinli'de bombayı kim patlattı!
Dün Muharrem...
ERDAL ŞAFAK
Zayıf savunmaya çok güçlü karar
Avrupa İnsan Hakları...
Yasemin Taşkın'a başarı ödülü
İtalya'da uluslararası alanda başarılı kadınlara verilen ödüle bu yıl...
Zerkavi emriyle "kanlı düğün"
Ürdün'ün başkentinde 3 yabancı otel El Kaide liderlerinden...
Tarih tekerrür edecek
Tarih tekerrür edecek
Fatih Terim'le yeniden Milli Takım'a dönen Alpay, "Geçmişte hocamızla...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar | Arşiv | Künye | Ana Sayfa
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Üretim ve Tasarım   Merkez Bilgi Grubu