kapat
   
SABAH Gazetesi
 
    Son Dakika
  » Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
    Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Sarı Sayfalar
    Ana Sayfa
    Dosyalar
    Teknoloji
    Otomobil
    Detaylı Arama
    Arşiv
    Etkinlikler
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
    Cumartesi
    Aktüel Pazar
    İşte İnsan
    Sinema
    Turizm Rehberi
    Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Umur Talu @ SABAH
Tel:
0537 660 71 21
Fax:
0212 280 05 51
 

Cek mi, cak mı, cuk mu?

Ne oldu şimdi?
Kendimize döndük, kendimize geldik.
Biraz!
Şimdi "içimizdeki şiddet odakları" nı arıyoruz.
Birdenbire, bildik isimler, "bizden isimler" sanık sandalyesinde dolaşıyor.
Dişliler, Terimler, Özdilekler, Özalanlar, Tekkeler, Belözoğlu'lar.
Bakın, "dört büyük" var orada.
Fenerbahçeli de, Beşiktaşlı da, Galatasaraylı da, Trabzonlu da var.
Burada kalmışı da, Avrupa görmüşü de, orada kalmışı da.
Ne oldu da, "taraflı UEFA"dan önce kendimiz de mahkum etmeye koşturuyoruz?
Neyi anladık?
Yurdun dört bir yanına nüfuz etmiş lümpen-milliyetçi linç kültürünün esas tahrik alanlarından birinin, dünyanın en keyifli, en zevkli, en heyecanlı temaşa sporu futbol olduğunu anladık mı?
Meselenin aslında futbol da olmadığını, meselenin tek başına haksızlık duygusu da olmadığını, meselenin insani duygulardan ibaret olmadığını anlayacak mıyız?
Meselenin hamaset, meselenin bayağılık, meselenin süflilik, meselenin kışkırtıcılık, meselenin insanların kaba güdüleri ve dürtüleri olduğunu...
Neden Ergün değil de Alpay olduğunu kavrayacak mıyız? Onca yıl "efendi Şifo" diye bilinen "günün sürpriz tekmecisi"nin, Terim'in yanında neden zıvanadan çıkan bir karakter haline geldiğini...
Ruhu şiddet dolu arkadaşların, TV'lerde centilmenlik dersi verirken nasıl da yalancı olduklarını...
Buna rağmen, Ergün'ün niye karınca incitmediğini ve yine de hırsla oynayabildiğini...
Hayatta karakterinizin, seçimlerinizin, önceliklerinizin, aynı sahada, aynı takımda bile sizi farklılaştırabileceğini, aynı formayla kimini insanlaştırabileceğini, kimini sürekli nefretle doldurabileceğini düşünebilecek miyiz?
Bu şiddet tutkusunun, "dinimize, bayrağımıza, marşımıza küfretti" bahanesiyle sırf "gavur"a da değil, sürekli "hain" üreterek kendi aramızda da patlayıp durduğunu unutacak mıyız?


Federasyonun dişli adamının soyunma odalarına soktuğu iki "Rüştü dayakçısı" gazetecileri de dövmüş.
Rüştü'yü dövdürenleri el üstünde, dil üstünde, başım üstünde tutanlar da "gazeteci" değil miydi?
O Yıldırım'ın, bu Yıldırım'ın sürekli tehditkar üsluplarını hazmedenler, gazeteci camiası değil miydi?
Hepsi bir yana...
Şimdi manşetlerden "içimizdeki şiddet"i, "ruhumuzdaki nefret"i kınayan gazeteler, büyük medya...
Şu İsviçre maçının en lümpen, en azgın, herhangi bir ölçü bir yana, paçalarından şiddete teşvik suçu akan başlıklarını, manşetlerini, yazılarını üretenlerle aynı şirketlerin, aynı grupların, aynı camiaların parçası, hatta bazen aynı isimler değil mi?
Futbolcular, teknik "adam"lar ceza alırken, gazeteciler ne olacak?
O bayağılıkların, iğrençliklerin bir muhasebesi, bir hesabı, bir suali olacak mı?
Utanç olacak mı, utanç?
Sportif bir arınma duygusu, medyanın hücrelerinde dolaşacak mı?
Kadın döven, gazetede silah çeken, silah patlatan, gazeteci döven ve dövdüren, şiddet ve nefret çağrısı yapanlar, hepimize spor, futbol, iyi oyun, centilmenlik dersleri vermeye devam edecek mi?
Günlük spor gazetelerinin neredeyse yarı sayfasının "tele-seks dolandırıcılığı" bülteni gibi çıkmasının, böyle bir yayıncılık ve okur randevusunda "aracılık" yapmasının hakikaten gazetecilik, insanlık, ticaret, spor adına nasıl bir yüce duruşu temsil ettiği...
Bunun hangi gazeteciyi, hangi eski futbolcuyu, hangi taraftarı, hangi sporcuyu, hangi yöneticiyi, yönetmeni ve patronu nasıl tatmin edebildiği düşünülecek mi?
O süflilikleri "spor tirajı" diye benimsemek, başka yerde başka ilkeler savunurken, medyanın iliklerinde dolaşan cahil-cüretkar-çığırtkan, sözde milliyetçi şiddet kültürünü beslemek...
Bu yaman çelişki, hiç uyku kaçıracak mı!

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 Eline çarptı, penaltı!   / 18-11-2005
 Yeni vade...   / 17-11-2005
 Dünya kadar yer varken...   / 16-11-2005
 HHD'nin HDR'si!   / 15-11-2005
 Kalleş kaleşler ile Veysel Ateş'ler   / 14-11-2005
 Arıza mı, hastalık mı?   / 13-11-2005
 Hakkâri'de, Fransız!   / 11-11-2005
 Ne güzel gazetecilik bu böyle!   / 10-11-2005
 Var mı o yüz!   / 09-11-2005
 Milli takım ile ayak takımı   / 08-11-2005
YILMAZ ÖZDİL
Tut şunun ucunu döşiyelim abi...
İsviçre hadisesi ile...
ERDAL ŞAFAK
Salon coşkulu meydan suskun
Baykal dün hayatının en...
UMUR TALU
Cek mi, cak mı, cuk mu?
Ne oldu şimdi?
Kendimize...
MEHMET ALTAN
Baykal Şemdinli'yi unuttu
CHP Kongresi'nden Notlar...
FATİH ALTAYLI
Seçim ne zaman olacak
Başbakan Erdoğan'la her bir araya...
İtalyan siyasilere pembe kota şartı
"Pozitif ayrımcılığın" iyi bir örneği... İtalya'da artık partilerin...
Bosna yaralarını sardı
Bosna'da bombaları susturan Dayton Anlaşması yarın 10 yaşında... Ülke...
Şanlı.. Şen.. Türk!
Şanlı.. Şen.. Türk!
F.Bahçe, Tuncay Şanlı ile öne geçti. Vestel, Johanna ile eşitledi.
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar | Arşiv | Künye | Ana Sayfa
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Üretim ve Tasarım   Merkez Bilgi Grubu