kapat
   
SABAH Gazetesi
 
    Son Dakika
  » Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
    Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Sarı Sayfalar
    Ana Sayfa
    Dosyalar
    Teknoloji
    Otomobil
    Detaylı Arama
    Arşiv
    Etkinlikler
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
    Cumartesi
    Aktüel Pazar
    İşte İnsan
    Sinema
    Turizm Rehberi
    Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Erdal Safak @ SABAH
 

Kasımın üç günü

Türkiye'nin gündemi öylesine yüklü ki, geçtiğimiz üç günün, değişik tarihlerde imzalanmış üç anlaşmanın yıldönümleri olduğu kimsenin aklına bile gelmedi. Yazık. Çünkü biri İstanbul'da imzalanan o üç anlaşma dünyadaki düzenin ve uluslararası hukukun temellerini oluşturuyor.

19, 20 ve 21 Kasım. Dünyayı değiştiren üç gün... Daha doğrusu, tarihin akışını değiştiren üç anlaşmanın yıldönümü...
Her şey 21 Kasım 1985 sabahı, soğuk ve yağışlı Cenevre'de siyah bir "Zil"in (Sovyetler'in limuzini) yemyeşil bahçeyle çevrili bir villa önünde durmasıyla başladı. Alnında tuhaf bir leke bulunan bir adam indi ve kendisinden hayli yaşlı ama dinç ev sahibine elini uzattı.
Konuk Sovyetler Birliği Komünist Partisi'nin -8 aylık- Genel Sekreteri, 54 yaşındaki
Mihail Gorbaçov'du. Karşılayan ise ABD'nin 74 yaşındaki Başkanı Ronald Reagan .
İki süper gücün liderleri ilk kez buluşuyorlardı. Hem de dünyanın karışık bir döneminde: Kızıl Ordu Afganistan'ı işgal etmişti, Polonya karışmıştı, Avrupa'ya Sovyetler'in SS 20'lerine cevap olarak Pershing 2 füzeleri yerleştiriliyordu, ABD "Yıldız Savaşları" projesinin düğmesine basmıştı.
O zirvede birkaç anlaşma imzalandı. Ama en önemlisi "Soğuk Savaş"ın bittiği ilan edildi.
Gorbaçov şöyle dedi: "Bugünden itibaren daha güvenli bir dünyada yaşıyoruz."
4 yıl sonra Berlin Duvarı çöktü. Onu Doğu blokunu tarihe gömecek bir dizi deprem izledi. Ve Avrupa'nın haritası değişti. Düzeni de. Yeni düzenin temelleri bir yıl sonra, yine bir Kasım günü atıldı. 21 Kasım 1990'da. Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı'nın "Paris Şartı" ile. Türkiye adına Cumhurbaşkanı Özal'ın imza koyduğu, 1 Ağustos 1975 tarihli Helsinki Nihai Senedi'ni (onda da dönemin Başbakan'ı Demirel'in imzası vardı) güncelleştiren ve tamamlayan bu ahid ile "Cepheleşme çağı ve Avrupa'nın bölünmüşlüğünün son bulduğu, demokrasi, barış ve birlik çağı başladığı" duyuruluyor, yeni dönemin ilkeleri sayılıyordu: İnsan hakları, demokrasi, hukukun üstünlüğü.
Bu ilkeler 2 yıl sonra "Kopenhag Kriterleri" olarak ayrıca AB'ye üyeliğin (NATO'ya da) koşulları haline gelecekti.

İstanbul'dan Roma'ya...
Ancak bu ilkeler ve taahhütler Yugoslavya iç savaşını, katliamları, soykırımları önleyemeyince yeni bir sözleşmeye ihtiyaç duyuldu. O da yine bir Kasım günü imzalandı. 19 Kasım 1999'da. İstanbul'da: "Avrupa Güvenlik Şartı." Türkiye adına Cumhurbaşkanı Demirel'in imzaladığı o belgede de şöyle deniyordu: "Bu yükümlülükler ortak kazanımlarımızdır; o nedenle devletlerin münhasıran işi olarak kabul edilemez, diğer devletlerin yakın ve meşru ilgisine konu oluştururlar. " Yani, hak ihlallelerinde uluslararası müdahalenin yolu açılıyordu. İki araçla: Askeri müdahale ve uluslararası yargı. İkincisi kaynağını yine bir Kasım günü başlayan tarihin ilk uluslararası ceza davasından aldı. 20 Kasım 1945'te 24 Nazi savaş suçlusunu yargılamaya başlayan Nüremberg Uluslararası Askeri Mahkemesi'nden. O davada belirlenen suçlar (savaş suçu, insanlık suçu, soykırım) Uluslararası Ceza Mahkemesi Roma Statüsü'nün iskeletini oluşturdu. 162 ülkenin imzaladığı, 100'ü aşkın ülkenin de parlamentolarından geçirip onayladığı, 1 Temmuz 2002'de yürürlüğe giren anlaşmada Türkiye'nin hâlâ imzası yok.
Başbakan Erdoğan dün "Toplumsal hayatı gölge oyunlarından, kara deliklerden, soru işaretlerinden arındırmadan, vicdanları rahatlatmadan Türkiye'yi sağlam zemine kavuşturamayız" dedi.
Bunu sağlamanın en güvenceli yolu Uluslararası Ceza Mahkemesi Roma Statüsü'nden, yani sözleşmesinden geçiyor.
Çünkü Erdoğan'ın ima ettiği olaylarla ilgili olarak ulusal mahkemeler soruşturma ve kovuşturmada yetersiz kalırsa ya da isteksiz olursa, Lahey'deki Uluslararası Ceza Mahkemesi el koyabiliyor.
Sözleşme Meclis'te bekliyor. Buyurun...

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 Dört ay arayla iki G.Doğu gezisi   / 22-11-2005
 Ya atı alan Fırat'ı geçerse?   / 21-11-2005
 Salon coşkulu meydan suskun   / 20-11-2005
 Sinirler bozulunca   / 19-11-2005
 Cennet ve cehennem   / 18-11-2005
 Kaş yaparken   / 17-11-2005
 Uyutmak ve unutmak   / 16-11-2005
 Kitap ve vicdan   / 15-11-2005
 Yaşasın demokrasi yaşasın şeffaflık   / 14-11-2005
 Merkel geliyor hazır mısınız?   / 13-11-2005
YILMAZ ÖZDİL
Arabada beş evde on beş...
Emlak vergisi metrekare birim...
MAHMUT ÖVÜR
Ürgüp'te bir 'mucize' gerçekleşiyor!
Türkiye'nin sadece...
UMUR TALU
Gri bir alanda
İyi yaptı. Ne tuhaf değil mi; bir ülkenin...
FATİH ALTAYLI
Yarım porsiyon hukuk devleti olmaz
Başbakan...
ERDAL ŞAFAK
Kasımın üç günü
Türkiye'nin gündemi öylesine yüklü ki,...
Bush El Cezire'yi bombalayacakmış
İngiliz Daily Mirror gazetesi: ABD Başkanı Bush, Ladin'in mesajlarını...
X Files... Başrolde Cheney
Yayın hataları her ülkede olur fakat bu kadarı olunca insanın...
Olmak ya da olmamak
Olmak ya da olmamak
Fenerbahçe ilk maçta Milan'a son 5 dakikada yitirdiği 3 puanın...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar | Arşiv | Künye | Ana Sayfa
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Üretim ve Tasarım   Merkez Bilgi Grubu