Bosna dersleri
On yıl önce Bosna'nın medeni insanlarına yönelik cinayetlerin sonu, Dayton Barış Anlaşması ile gelmişti. Bosna'da en ağır bedeli Avrupa medeniyetinin gerçek taşıyıcıları Boşnaklar ve onların yanı sıra Sırp saldırısına uğrayan, çok kültürlü bir Bosna'ya gönülden bağlı Sırp ve Hırvatlar ödedi. Dayton anlaşması, Boşnaklar'ın maruz kaldığı etnik temizliğin sonuçlarını kabullenen, bu boyutuyla da Avrupa'da yirmi birinci yüzyılın eşiğinde yaşanan katliamı cezasız bırakan bir anlaşmaydı. Bosna'da son tahminlere göre yüz binin az üzerinde insan ölmüş, otuz bine yakın Boşnak kadına sistematik olarak tecavüz edilmiş, bir milyon Bosnalı da yerinden yurdundan edilmişti. İyi niyet, meşruiyet, yüce değerlere bağlılığın silah kullanan ve şiddet uygulayanlar karşısındaki çaresizliğinin de bir belgesiydi Dayton.
Sömürge valisi yönetiyor Sırp milliyetçileri kendilerini iyice kaybedip Srebreniçsa'dan sonra o güzelim ve boyun eğmeyen Saraybosna'yı tekrar bombalamasalardı buraya bile gelinemeyecekti. Ancak ABD'nin NATO aracılığıyla attığı ağır kötek o güne dek silahsız sivilleri öldürmede pek mahirleşmiş Sırp çetelerini hizaya getirdi. Belki de bu büyük dramla ilgili yegane teselli, işe Büyük Sırbistan hedefiyle başlayan Sırp milliyetçilerinin şimdilerde Karadağ ve Kosova'yı bile ellerinde tutamayacak duruma gelmeleriydi. Dayton Anlaşması, Bosna'da barışı sağladı. Yegâne başarısı da önce NATO şimdi de AB askerlerinin buradaki varlığı sayesinde bu oldu. Dayton'un ortaya çıkardığı yeni Bosna, HırvatBoşnak federasyonundaki on kantonununkiler de dahil olmak üzere toplam 13 anayasası bulunan, herhangi bir kararın alınmasını imkânsız kılan bir bürokrasi labirentiydi . Bu nedenle de on yıldır ülke fiilen Bosna'ya tayin edilen uluslararası yüksek temsilci tarafından yani sömürge valisi gibi bir şahsiyet tarafından yönetiliyor.
Hesaplaşma naraları Bosna Sırpları'nın liderleri Karadziç ve General Mladiç hâlâ yakalanmış değil. Geçen zaman içinde cemaatler birbirileriyle entegre olmadı. Aynı dili konuşan üç millet suni olarak üç ayrı dil üretti. Tarihe bakıştaki farklılık aynı okuldaki çocukların farklı derslere girmelerine yol açıyor. Bir Bosnalı kimliği yaratıp anayasal değişikliklerle ülkeyi işler hale getirme çabaları varsa da yol uzun ve zorlu. Yeni devletin yürüyebileceğine dair tek umut Bosna'nın AB üyeliği menziline girmesinde. Yugoslavya'nın parçalanması, bazılarınca asırlardır varlığını sürdüren nefretin patlaması, kimilerince de dış güçlerin bir komplosu olarak değerlendirilmişti. Yugoslav trajedisi salt dinsel parametrelerle anlaşılacak bir olgu değil. Avrupalı devletlerin siyasetleri ise parçalanmayı ancak bir ölçüde açıklar. Nüfusunun beşte biri kendini Yugoslav diye tanımlayan Bosna'yı bölen, evliliklerin üçte birinin karışık olduğu Saraybosna'yı harabeye çeviren Yugoslavya/Bosna faciasının baş sorumlusu etnik milliyetçilikti. Önce kişisel duygular ve önyargılar, ekonomik sıkıntıların da etkisiyle sosyolojik bir gerçekliğe dönüştü. Milliyetçi politikacılar da bu hissiyatı körükleyerek kanlı bir iç savaş kotarmayı becerdiler. Bu bağlamda insanların giderek birbirlerinin etnik kimliklerini sorguladığı, kötülükleri Kürt-Türk ayrımına göre tanımladıkları ve son bir hesaplaşma için can atan milliyetçilerin seslerinin giderek daha gür çıktığı bir Türkiye'nin ne kadar dikkatli olması gerektiği ortada.
|