kapat
   
SABAH Gazetesi
 
    Son Dakika
    Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
    Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Sarı Sayfalar
    Ana Sayfa
    Dosyalar
    Teknoloji
    Otomobil
    Detaylı Arama
    Arşiv
    Etkinlikler
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
    Cumartesi
    Aktüel Pazar
    İşte İnsan
    Sinema
    Turizm Rehberi
    Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
ÖMER SABANCI TÜSİAD BAŞKANI SABAH İÇİN YAZDI
'Yabancıların ilgi odağı olduk'

Ekonomi 1980 yılında dışa açıldıktan sonra birçok önemli gelişmeye sahne oldu. Yaşanan ekonomik krizler politikaların yanlışlığını ortaya koydu. Son yapısal dönüşümü yaşıyoruz.

Türkiye ekonomisi, geride bırakılan 20 yıl içerisinde birçok önemli gelişmeye sahne olmuş ve büyük dönüşümler geçirmiştir. Bu tarihsel gelişim süreci içerisinde, iktisat felsefesinde yaşanan değişimlere paralel olarak, diğer gelişmekte olan ülkelerin yaptığı gibi, Türkiye de piyasa ekonomisine yönelmiştir. Bu amaca yönelik olarak, 1980 yılında dışa açılan Türkiye ekonomisi, 1989 yılında da sermaye hareketlerini serbestleştirerek dünya ekonomisine entegre olma yolunda önemli mesafe katetmiştir. Kurulduğu ilk yıllardan itibaren liberal ekonomik düzenin savunuculuğunu üstlenen TÜSİAD da faaliyetlerini bu doğrultuda yoğunlaştırarak, ülkemizde piyasa ekonomisinin temellerinin atılması, ülkenin refah düzeyinin yükselmesi ve rekabet gücünün arttırılmasına yönelik çalışmıştır.

SOSYAL KONULARA DA GİRDİK
1990 sonrasındaki dönemde ayrıca, ekonomik gelişmenin siyasi ve sosyal gelişmeden bağımsız düşünülemeyeceği, ülke kalkınmasında ekonomik gelişmenin tek başına yeterli olmayacağı düşüncesi geniş kesimlerce kabul görmeye başladı. Bu çerçevede, TÜSİAD da ele aldığı konuları ve faaliyetleri; eğitim, demokratikleşme, toplumsal uzlaşma, devletin yeniden yapılanması, seçim sistemi, dış politika, sosyal güvenlik gibi konuları kapsayacak şekilde çeşitlendirerek ilgi alanlarını genişletmiştir. Bunların doğal bir sonucu olarak da, geleneksel olarak yürüttüğü ileri düzeydeki ekonomik araştırmalara ek olarak sosyal ve toplumsal konularda da araştırmalar yapmış ve raporlar yayımlamıştır. Ancak ne yazık ki, Türkiye'nin 1989 sonrasında izlemiş olduğu ekonomik politikaların sürdürülemez olduğu 1994 ve 2001 yıllarında yaşadığımız iki derin ekonomik kriz ile ortaya çıkmıştır. Ekonomik bütünleşmenin gerektirdiği kurumsal alt ve üst yapıların eksikliği, Türkiye ekonomisindeki istikrar arayışlarını, başta kamu maliyesi ve mali sektör olmak üzere, birçok alanda reform yapmaya yöneltmiştir. Bu kapsamda, Türkiye ekonomisi 2002-2004 döneminde çok yoğun bir reform sürecine girmiş ve üç yıl içerisinde ciddi boyutta yapısal bir dönüşüm geçirmiştir. Yaşanılan son krizin ardından "sürdürülebilir büyüme" kavramı ülkemiz ekonomi gündeminde birinci sıraya yerleşmiştir. İstikrarlı bir büyüme ortamına kavuşmanın önkoşulunun ise artık kronik hale gelmiş yüksek enflasyondan kurtulmak olduğu anlaşılmıştır. TÜSİAD'ın da yayımladığı raporlar ve görüşler ile destek verdiği "enflasyonla mücadele ve sürdürülebilir büyüme" sürecinde Türkiye ekonomisi, yalnızca yüksek büyüme hızı yakalamakla kalmamış aynı zamanda enflasyon oranını da tek haneye indirmeyi başarmıştır.

YABANCILARIN İLGİ ODAĞIYIZ
Türkiye ekonomisi bu başarısıyla, yabancı yatırımcıların ve uluslararası sermayenin de ilgi odağı haline gelmiş olup, AB'ye ekonomik uyum sürecinde de büyük yol almıştır. AB'ye tam üyelik müzakerelerinin başlama kararının alındığı 2005 yılı ise, Türkiye'nin 1963 yılında Ankara Anlaşması ile başlayıp 1996'da Gümrük Birliği üyeliği ve 1999'da Helsinki Zirvesi'nde önkoşulsuz adaylığı ile devam eden AB yolculuğunda son aşamayı temsil etmesi açısından büyük önem taşımaktadır. İş dünyası olarak temel inancımız, Türkiye ekonomisinin büyüme potansiyelinin geçmişe kıyasla kayda değer oranda artmış olduğu yönündedir. Bu nedenle de, önümüzdeki on yılda kalkınma hızının sürdürülebilir seviyelerde tutunmasının doğal bir sonucu olarak refah düzeyimizin AB ortalamasına büyük ölçüde yakınlaşacağını öngörmekteyiz. Diğer bir deyişle, gelecek dönemin Türkiye ekonomisinin bugüne kadar yaşadığı en uzun büyüme çevrimi olarak ülkemizin iktisadi tarihinde yerini alması, bir temenniden öte ciddi bir beklentidir. Geçmişten çıkarttığımız dersler sayesinde bugün, Türkiye ekonomisinin yapısal sorunlarında belirleyici rol oynayan alt bileşenleri artık daha iyi anlamış bulunuyoruz. Hiç kuşkusuz, Türkiye ekonomisinin gelecek on yılını büyük ölçüde şekillendirecek olan AB'ye tam üyelik süreci, toplumun her kesiminin katılımını ve işbirliğini gerektirmektedir. Bu yeni dönemde, yaşanacak gelişmeleri ve olayları yakından takip etmeye ve tarafsız bakış açılarıyla halkımızı bilgilendirmeye devam edecek olan yazılı basınımıza da bu vesileyle, Sabah gazetesi, nezdinde teşekkürlerimi sunuyorum.

1 2 3 4 5
 
DİĞER SANAYİ HABERLERİ
 Kapılar açıldı, milli gelir dört kat arttı
 AB ile rekabette treni kaçırmayalım
 Sanayinin acı kayıpları
 'Artık markada rekabet dönemi'
 Krizler hepimize ders verdi...'
 20 yılın en büyük başarısı ihracatta yaşanan sıçrama
 'Global bir oyuncu haline geldik'
 Çağdaşlaşma çizgimizden hiçbir zaman vazgeçmedik
 Kaybolan yılların acısını çıkaracak kadar azimliyiz
 24 Ocak Kararları ekonomiyi dışa açtı Gümrük Birliği...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar | Arşiv | Künye | Ana Sayfa
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Üretim ve Tasarım   Merkez Bilgi Grubu