kapat
   
SABAH Gazetesi
 
    Son Dakika
  » Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
    Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Sarı Sayfalar
    Ana Sayfa
    Dosyalar
    Teknoloji
    Otomobil
    Detaylı Arama
    Arşiv
    Etkinlikler
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
    Cuma
    Cumartesi
    Aktüel Pazar
    İşte İnsan
    Sinema
    20. YILA ÖZEL
    Turizm Rehberi
    Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Mehmet Barlas @ SABAH
 
Düşünce hayatımızdaki Ortadoğulu esinti...
Gerçek dost gerçekten acı söyler
ŞAKA - Demokrasi parti dışı

Düşünce hayatımızdaki Ortadoğulu esinti...

Gelişmemişliğin ekonomik ve sosyolojik sayısız ayıracı var. Ancak özellikle Ortadoğu'da görülen gelişmemişliğin en fazla yansıma gösterdiği alan "Siyasi düşünce"dir.
Örneğin topraklarından neredeyse petrolün fışkırarak çıktığı Ortadoğu ülkelerinde halk kitleleri neden yoksuldur ve baskı altındadır? Petrol paraları ile neden despotik rejimler fonlanır? Aynı dini inanca sahip Ortadoğu ülkeleri, neden sürekli birbirleriyle kavgalıdır?
Eğer Ortadoğulu bir siyasetçi veya yorumcu iseniz, "Biz nerede hata yaptık" sorusuna cevap arayacak yerde, "Bizim geri kalmışlığımızın nedeni emperyalizm ve siyonizmdir" diyerek, her şeyi bir kalemde halledersiniz.
Türkiye'yi içinde bulunduğu coğrafyanın siyasi düşünce ortamından farklı kılan en büyük özellik, yakın zamanlara kadar "Özeleştiri yapabilme yeteneği ve cesareti"ne sahip olmasıydı. Bu nedenle "Batı"ya "Emperyalistler" olarak değil "Müttefiklerimiz" olarak bakabildik. Bu nedenle topraklarımızın altına değil, emeğimize güvendik. Kadrolarımızı yetiştirdik, sanayimizi kurduk, her alanda reformlar ve hamleler yaptık. En önemlisi de, kendi halkımıza güvendik ve kararlı biçimde "Demokrasi" yolunda ilerledik. Şimdi de AB'nin Kopenhag Kriterleri'ne tam uyumu gerçekleştirmeye çalışıyoruz.
Ancak siyasi düşünce hayatımızda hiç gereği olmadığı halde Ortadoğu'ya özgü rüzgarların eskisinden daha hızlı esmeye başladığı görülmekte.
Batı'nın büyük devletlerine karşı Kurtuluş Savaşı veren Türkiye, bu savaşın ertesinde Batı'nın alfabesini, hukukunu, siyasi modelini benimseyerek, kendini Ortadoğu coğrafyasının yan etkilerinden kurtarmıştı.
"Yeni Türkiye", Osmanlı'yı hangi dış güçlerin çökerttiğini aramak yerine, tarihi aynı hatalarla yeniden yaşamamanın yollarını bulmaya çalışıyordu. Atatürk sonrası siyasetçiler de bu anlayışı sürdürdü. İnönü demokrasiyi ekledi Cumhuriyet rejimine. Seçilmiş hiçbir politikacı Mısır'ın Nasır'ına, Suriye'nin Irak'ın Baas'çılarına özenmedi. İç ve dış konjonktürün esintileriyle darbe yapan cuntacılar bile, ilk hedeflerini, "Demokrasiye dönmek" şeklinde açıklamak zorunda hissettiler kendilerini.
Ancak nedense son dönemlerde, Türk siyaset ve düşünce hayatında Ortadoğulu bir kırılmaya tanık olmaktayız. Bu kırılma sonucu, Türk sosyal demokratları bile, bundan sonra yapılması gerekli reformları gündeme getirmek yerine, gelişmemiş dünyanın gerçeklerden kaçış yöntemi olan "Bizi dış güçler bu hale getirdi" söylemine sarılıyor. Yabancı sermaye düşmanlığı, AB karşıtlığı, anti-Amerikanizm, anti-Semitizm gibi olgular, birbirleriyle kaynaşık biçimde sağı solu belli olmayan bir sözde "Ulusalcı Cephe"yi oluşturuyor.
Oysa Türkiye'nin bundan sonraki gündeminin öncelikli maddeleri, daha fazla özgürleşmek, şeffaflaşmak, dünyaya açılmak, müttefikleri ile daha fazla kaynaşmak ve komşularının tümü ile barışçı ilişkiler kurmaktır.
Daha özgür ve tabuları azaltılmış bir ortamda, yurt ve dünya koşullarını cesaretle tartışıp sorunlarımıza çözüm üretebilirsek, Türkiye 21'inci Yüzyıl'ın dünyasında gerçekten bir güneş gibi doğacaktır.
Ama eğer "Osmanlı'yı da Düveli Muazzama çökertmişti. Şimdi de bunlar bizi bölmek istiyor" yaklaşımı ile yapmamız gereken reformları yapmaz ve müttefikimiz ülkeleri "Dış Düşmanlar", Cumhuriyet'in, demokrasinin, kalkınmanın kaynağı olan halkı da "Şeriatçılar, Bölücüler, İşbirlikçiler" vb. klişelerle "İç Düşmanlar" olarak kategorize edersek, işimiz çok zorlaşır.
Siyasetten, bizi birleştiren öğelerin ön plana çıkarılmasını ve dünyadaki düşmanlarımızın değil dostlarımızın sayısının artırılmasını bekliyoruz.

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 "Sonsuz geçiş dönemleri" bölgenin kaderi mi?   / 08-12-2005
 Berin Nadi'nin "Salon"u ve "Sofrası" keşke yine olabilse...   / 07-12-2005
 Jeopolitik içindeki değişken "Politika"dır   / 06-12-2005
 İndim seyran ettim Frengistan'ı, illeri var bizim ile benzemez..   / 05-12-2005
 Ehemmi mühimme tercih etmeyi bilmeliyiz   / 04-12-2005
 AK Parti'nin üst kimliği "Yasakçılık" mı olacak?   / 03-12-2005
 Siyasetçinin zorlukları ve sorumlulukları artıyor   / 02-12-2005
 İçki yasağı bir alkolizm sorunu değildir ki   / 01-12-2005
 Biraz soyut, biraz somut bir toplumsal özeleştiri...   / 30-11-2005
 Sofraya oturmadan Çankaya'ya mı çıkacak?   / 29-11-2005
REHA MUHTAR
Alkollü bölgeler
Ne kadar acı...
Ne kadar...
EMRE AKÖZ
Kırıkkanat'ın yeni skandalı
Bugün biraz diğer...
MEHMET BARLAS
Düşünce hayatımızdaki Ortadoğulu...
İLKER SARIER
"Zayi" ilanıdır!
Çok yakında bütün gazeteleri...
MAHMUT ÖVÜR
Malatyalı çocuklara sahip çıktık mı?
Hayır çıkmadık,...
SAVAŞ AY
Memleket haberleri
Yurdun her bir yanından selam eden de...
HINCAL ULUÇ
Bunlar nasıl güzelliklerdir, Tanrım!..
Yolumu kestiler..
Satranç tahtası
Satranç tahtası
Beşiktaş'ın Sath-ı Müdafaa'sına karşı Gerets'in karşı hamlesi: İliç...
Kazanacağız
Kazanacağız
Beşiktaşlı futbolcular Galatasaray'ı yenmek için and içti: "Bu maçı...
AK Parti'de ipler geriliyor
AK Parti'de Çömez-Unakıtan gerginliği büyüyor. Çömez dün Dreyfus...
Avustralya'da ikinci Gelibolu krizi
Başbakan Tayyip Erdoğan ile Avustralya Federal Başbakanı John...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar | Arşiv | Künye | Ana Sayfa
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Üretim ve Tasarım   Merkez Bilgi Grubu