|
|
Ev sanayiyi sırtladı
Eskiden ekmekler sobanın üzerinde kızartılırdı, çamaşır makineleri merdaneli, televizyonlar renksizdi. VCD'ler ve DVD'ler yoktu. Çoğu evde buzdolabı yerine tel dolaplar olurdu. Türkiye 1980 sonrası izlenen liberal dışa dönük kalkınma stratejisiyle birlikte serbest piyasa ile tanıştı. İthal ürünlerin girişi yerli sanayiciyi zorladı ve rekabet kaçınılmaz hale geldi. O zaman görüldü ki tek pazar Türkiye değil ve artık ne üretirsen satabileceğin bir alıcı kitlesi yok. İşte o zamanın moda lafı ile çantasını alan, ihracat için yeni pazarlar bulmak için uçağa atlayıp keşfe çıktı. Bu arada evlerimiz de güzelleşmeye başladı. 1980'li yılların ortalarında önce televizyonlarımız renklendi, merdaneli makineleri attık, tam otomatik çamaşır makinelerine geçtik. Eskiden lüks görülen çamaşır, bulaşık makineleri hemen her eve girdi. Yaşam kalitesinin artması ile artık gecekondular bile makinelendi. Orta ve üst gelir grubunun evi ise bugün adeta küçük birer elektronik eşya dükkanı.
KAHVEYİ BİLE KAPTIRDIK Fritözler, mutfak robotları, yoğurt yapma makinesi, ekmek kızartma makinesi, tost makinesi, mini süpürge, mikrodalga fırın, yumurta pişirme makinesi, klima, dvd, vcd, kombi diye liste uzayıp gidiyor. 40 yıl hatırı olan kahvemizi bile artık makineler yapıyor. Tüm bunlarda Türkiye'nin sosyal yapısındaki değişiklik ve nüfus hareketi de önemli bir rol oynadı. Köyden kente göç ve kadının iş yaşamına dahil olması dayanıklı tüketim mallarına olan talebi artırdı, eski geleneksel yaşamdan uzaklaşıldı. Serbest ekonomiye geçiş ile birlikte sanayi evi, ev de sanayi sırtladı, ileriye götürdü. Bugün geldiğimiz noktada Türkiye'nin toplam televizyon üretimi 20 milyon adeti aşmış durumda. Üstelik bunun 18.5 milyonu ihracat ediliyor ve ihracatın yüzde 84'ü 10 AB ülkesine yapılıyor. Yani Avrupa'da bir çok evde artık Türk televizyonu bulunuyor. Aynı şekilde buzdolabı üretimi 5 milyon 308 bini, çamaşır makinesi üretimi, 3 milyon 963 bini, fırın üretimi 1 milyon 715 bini, bulaşık makinesi üretimi ise 657 bini buldu. TV'de olduğu gibi beyaz eşya ihracatı da ciddi bir artış içinde. Türkiye 2004 yılında 3 milyon 361 bin buzdolabı, 2 milyon 236 bin çamaşır makinesi, 288 bin bulaşık makinesi ve 1 milyon 388 bin fırın ihraç etti. Beyaz eşya sanayiinde 2004 sonu itibariyle toplam ihracat 7 milyon 211 adete ulaştı. Tabi tüm bu rakamlar haklı olarak koltuklarımızın kabarmasını sağlıyor. Vestel, Beko, Arçelik gibi markalarımız dünya insanlarına yabancı değil artık. Evlerimiz elektronik eşyalarla donanırken bir yandan da zevkimiz gelişti. Sokak aralarındaki mobilya dükkanlarından, dev showroom'lara taşındık. Burada da modaya uyduk, bir dönem klasik mobilyalarla evlerimizi döşerdik şimdi ise hepimiz modern tasarımlara yöneldik. Mobilya sanayicimiz televizyon ve beyaz eşyada olduğu gibi sadece Türk evlerinde değil, dünyanın bir çok yerindeki evleri döşer oldu. Mobilya ihracatımız geçen yıl 370 milyon doları aştı. Son dönemde yılda 500-600 bin yeni konutun mevcutlara eklenmesiyle birlikte evimize olan düşkünlüğümüz de arttı. Buna gören firmalar da consept mağazaları ile tüketicinin karşısına çıktı. Linens, Mudo, Tepe Home bunlardan bazıları. Zorlu Grubu'nun dünya isim haklarını satın aldığı Benetton ve Sisley'ın ev eşyası markası da bu alana yatırımın moda olduğunu gösterdi. Kısa bir süre önce boy gösteren Zara Home de bunun bir işareti oldu.
SIKILAN EVİNİ YENİLEDİ Tabi 'kendi mobilyanı kendin yap' kategorisine giren ve son olarak Türkiye pazarına giren Ikea'yı unutmamak lazım. Ikea'nın açıldığı gün oluşan kuyruklar, Türk insanının merakının yanı sıra evine olan düşkünlüğünü de ortaya koydu. Araştırmalara göre krizlerle eve kapanan Türk insanı daha çok evine düşkün oldu.
HACER GEMİCİ
|