'Kuş gribi' değil 'cahillik' öldürüyor!
Yeni korkumuzun adı, 'Kuş gribi...' Olanları kaygıyla, korkuyla izliyoruz. Gazete manşetleri, televizyon haberleri insanı dehşete düşürüyor. "Doğubayazıt'ta üçüncü ölüm..." "Kuş gribi her yerde..." "Ankara'da alarm!" "Öldüren virüs İstanbul'da..." Ahmet Altan şöyle yazıyordu: "Doğrusu ya, okuduklarım, izlediklerim bende Ortaçağ'da yaşanan veba salgını türünden bir hastalıkla karşılaştığımız izlenimi uyandırmıştı. Kimsenin bilmediği, hazırlanmadığı esrarengiz bir hastalık 'gökten' başımıza düşmüştü." Gerçekten böyle bir şey miydi kuş gribi? Bilim bu konuda ne söylüyor? Türkiye bu tehlikeye hazırlıksız mı yakalandı? Ve kuş gribi neyin nesiydi? Bu soruları konunun Türkiye'deki en yetkin ismi Prof. Dr. Selim Badur'la konuştuk. Profesör Badur, İstanbul Tıp Fakültesi Viroloji Bölüm Başkanı. Bir 'virüs' uzmanı. Son üç yıldan beri de Pastör Enstitüsü ile grip konusunda çalışıyor. Ayrıca geçen eylülde Türkiye'ye gelen Dünya Sağlık Örgütü'nün 'referans laboratuar' ilan ettiği iki kurumdan birinin başında. Bu nedenle de 'kuş gribi' konusunda hem son laboratuar bilgilerine sahip, hem de söz konusu 'virüsü' iyi tanıyor. Profesör Badur'a hepimizin anlayacağı temel soruları sorduk. O da bir bilim adamı titizliğiyle yanıtladı. Türkiye kuş gribine hazırlıklı mıydı? Tabii hazırlıklıydık. Dünya Sağlık Örgütü tüm ülkelere 'kuş gribi salgınına hazırlık planı yapın' dedi. Workshoplar yapıldı, raporlar hazırlandı. Ama buna karşılık altyapı yetersizliği var. Türkiye'de son durum nedir? Öncelikle medyanın yaklaşımı sağlıklı değil. Köşe yazarları bile işi sulandırdı. Son durum şu, virüs henüz insandan insana geçme özelliği kazanmadı . Şu an sadece kanatlılardan insana bulaşma özelliği var. Hangi tip ilişki ile bulaşıyor ? Tamamen hasta hayvan ile çok yakın temas ve solunum yoluyla bulaşıyor. Et yemeyle, pişmiş tavuk etiyle bulaşması mümkün değil, çiğ yemedikten sonra. Bu virüs tavukların dışkısında, ağız salyalarında, solunumlarında ve gagalarıyla temizledikleri için tüylerinde var. Bu bulaşması kolay olmayan bir hastalık. Peki, yaşamını kaybeden çocuklara nasıl bulaştı? Çocuklarla tavuklar aynı evde yaşıyormuş. Hatta o kadar iç içelermiş ki, çocuklarından biri yastık olarak tavuğu kullanıyormuş. Anne tavuğu kestikten sonra, çocuklar kesilen tavuk kafasıyla küçük bir odada oynamışlar. Artık o odanın havasına yayılan virüsü siz düşünün... Bu virüsün çok ölümcül olduğu söyleniyor. Doğru mu? Bu doğru değil. Uzakdoğu'da 160 kişiye bulaştı, 58 kişi öldü. Buna karşılık virüsle temas eden kişi sayısı binlerle ifade ediliyor. Ölüm oranı çok düşük. Önemli olan korunmayı bilmek." Paniğe gerek yok mu? Kesinlikle yok. Dünyanın sonu geldi diye de bir şey yok. Ama elbette önlem alınmalı. Kurban Bayramı'ndayız. Kurbanlıklardan bulaşma ihtimali var mı? Milyarda bir ihtimal kuşun dışkısı kurbanlık koyunun ayağına bulaşacak, onu da birisi alacak, kurbanlığın ayağıyla uzun süreli yakın teması olacak... 'Kurbanlık koyundan bulaşır mı bulaşmaz mı' tartışması bu işi sulandırmaktır. Entegre tesislerde sorun var mı? Tavuk sektöründen insanları izledim televizyonda. Satışları yüzde 90 azalmış. Halk şunu bilmeli: Entegre tesislerde bir sakınca yok. 'Korunmak önemli' diyoruz, peki insanlar nasıl korunacağını biliyor mu? Kaç gün geçti, bangır bangır bağırılıyor ama Doğu'da hâlâ hasta tavukları elleriyle tutuyor, vermek istemiyorlar. Tabii adam da ne yapsın, 2 ineği 4 tavuğu var. O insanları ikna etmek, ekonomik koşullarına da destek olmak lazım. Profesör Selim Badur'un bilimsel olarak söyledikleri bunlar. Bu yaklaşım paniğe kapılmayı değil, korunmayı ve dikkatli olmayı öneriyor. Panik yaratarak sadece kendimizi değil, ülkenin önemli bir sektörünü de ciddi sıkıntıya soktuğumuzu artık görmeliyiz.
|