kapat
   
SABAH Gazetesi
 
   Son Dakika
  » Yazarlar
   Günün İçinden
   Ekonomi
   Gündem
   Siyaset
   Dünya
   Spor
   Hava Durumu
   Sarı Sayfalar
   Ana Sayfa
   Dosyalar
   Teknoloji
   Emlak
   Otomobil
   Detaylı Arama
   Arşiv
   Etkinlikler
   Günaydın
   Televizyon
   Astroloji
   Magazin
   Sağlık
   Cuma
   Cumartesi
   Pazar Sabah
   İşte İnsan
   Sinema
   20. YILA ÖZEL
   Turizm Rehberi
   Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Umur Talu @ SABAH
Tel:
0537 660 71 21
Fax:
0212 280 05 51
 

Yarım hikâye

Şöyle bir şey oldu: Büyük büyük arabalardan, kamyonlardan, uçaklardan, gemilerden, tanklardan, füzelerden...
Nükleer denemelerden... Fabrika bacalarından, suni gübrelenmiş, ilaçlanmış topraklardan çıkan gazlar...
Gazların, kimyasalların, her türlü atığın yayıldığı toprak, nehirler, göller, su kaynakları, bitki örtüsü, mercan kayalıkları, denizler...
Biliyorsunuz, tükenmese bile, başka bir şey oldu.
Doğa kendi kendini katletmemişti yani.
Biz gelişmiş, büyümüş, çoğalmış, yatırım yapmış, üretmiş, tüketmiş, daha çoğuna ihtiyaç duymuş ve söke söke almış, kazımıştık.
Şimdi, sapıttık ve şaşırdık ve elbette "haklı" olarak "doğal" dan korkma zamanı geldi.


Doğal ortamda yetiştirilmiş, koşarak, gezerek, zıplayarak, temiz havayı içine çekerek ve mis gibi yemleri yiyerek semirmiş tavuk ile körpe pilici, yarkası artık düşmanımızdır; yumurtası ise mayın.
Çarşıdaki şarküteriler, mezeciler her zaman kapı önüne saman içinde dizdikleri irili, ufaklı, kimi çift sarılı yumurtalardan o eski gururlu, onurlu "Köy yumurtası" kimliğini sökmüşlerdi dün.
İçine ettiğimiz doğa, artık düşman. Denizden korkup denizleri de kirleten çiftlik balıklarına sarılacağız.
Danalar, çıldırmışlardı ya, her zaman delirebilirler; çünkü ot değil, et yiyorlar.
Beyaz et için, aslında kanatlının kanadını kıran, onu doğadan çalıp seri üretime mahkum eden tesislere sığınacağız.
Kabuksuz, sarısı beyazı ayrıştırılmış sınai yumurtayı tavsiye edecekler bize.
Çocuklar tokuşturmayı bilmeyecekler artık. Belki vejetaryendiniz; yahut "organik gıda" ya dönmüştünüz.
Hormonlu, ilaçlı, kimyasallı, güneşsiz, mevsimsiz, iri kıyım ama tatsız sebze, meyveden kaçmak istiyordunuz değil mi? Kaçmayın; sarılın. Çünkü, henüz kimse demedi, uyarmadı ama, en lezzetli sebzeler, yeşillikler elbet doğanın bağrında, doğal gübrenin desteğinde... ve biliyor musunuz, en iyileri ise, "güvercin gübresi" nezaretinde yetişir.
Doğadan aldığını doğaya bıraktığı varsayılan kuşun, artık nasıl derseniz, kakası, boku, dışkısı zerzevata güç verir; lezzetine can katar.
Azı karar, çoğu yakar. Öyle kuvvetlidir.
Şimdi korkacaksınız!


Canımın içi şehirli, aydın, varlıklı, gezmeli tozmalı, dünya görgülü, afili, şık vatandaşlar, tiksinerek ve tiksindiklerini pek gizleyemeyerek, "Doğulu cahil insanlar ile onların büyük kentlerin kenarlarını mesken tutmuş ve kümes kurmuş hemşerileri" ne lanet okuyorlar.
Bir an hakikaten öyleymiş gibi geliyor. Kümesin yanında görünen sadece onlar çünkü.
Lakin; Boğaz'a kim sıçtı, hemşerim? Kenti saran şu duman, hangi bacalardan? Sermaye birikimi yaparken dostlarınız, atıklarını hangi derelere boca ettiler; filtresiz bacaların kusmuklarını nereye üfürdüler? Yeni ceza yasasının ertelenen en önemli maddesi, "düşünce suçları" değildi ki; adıyla sanıyla "çevre suçlarına ceza" ertelendi. Sermaye ürkmesin, doğa yağmasını az daha sürdürsün diye.
Mahdumunuzun altındaki şu şahane otonun egzozu nereye boşalıp duruyordu? Marmara'dan denize girerdik hani; fabrikalar ile yazlıklar işgal edene kadar pislikleriyle.
Şahane Bodrum körfezlerinde sere serpe yattığınızda akşamdan bıraktıklarınızın kokusu gelmiyor mu burnunuza? İdealiniz, dostunuz, müttefikiniz ABD 300 milyon nüfusuyla 6 milyarlık dünyanın zehirli gazının beşte birini üretirken bir itirazınız var mı? Dört başı mamur, korumalı, konaklı şu sitelerin yerinde hangi ağaçlar vardı? Meme kanseri mesela, neden çoğaldı? Kalpler neden yorgun? Ciğerler nasıl kömürleşti? Hava kirliliği ile rahim hastalıkları arasında bağ yok mu? Tamam, cehaletin yağması ve yıkıcılığı hep oldu da...
Asaletin arsızlığına ne demeliydi?
Hikayeyi hep yarım anlatıyoruz! Birkaç gün izin verir misiniz; iyi bayramlar dileğimle.

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 Cennet de bizim cehennem de!   / 10-01-2006
 Mesele kapatılmıştı!   / 09-01-2006
 Kuşlar dile gelse...   / 08-01-2006
 Zatürree kafalar!   / 06-01-2006
 Ellerinde el parası!   / 05-01-2006
 Hadi gayri!   / 04-01-2006
 Bir günah çıkarma vesilesi olarak maganda kurşunu   / 03-01-2006
 Arayan Mevlasını da, manasını da   / 02-01-2006
 Fazla mesaide sigortasız yanmış kadın işçiler de cennete gider mi?   / 01-01-2006
 Ne kadar muhasebe...   / 30-12-2005
UMUR TALU
Yarım hikâye
Şöyle bir şey oldu: Büyük büyük...
ERDAL ŞAFAK
İki saatli bomba
Ne belalı coğrafyada yaşıyoruz! Biz kuş...
'Kimliğimizi koruyup bütünleşebilmeliyiz'
Henüz 23 yaşında... Fransa'daki Müslüman Konseyi'nin Limosin Bölge...
El Kaideci Türk yakalandı
İspanya'da radikal dincilere karşı düzenlenen operasyonda biri...
Ve harekat başladı
Ve harekat başladı
F.Bahçe'nin asbaşkanları Uslu ve Özaydınlı, yakın çevrelerine göre...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Pazar Sabah | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar | Arşiv | Künye | Ana Sayfa
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Üretim ve Tasarım   Merkez Bilgi Grubu