Hülya'larım yıkıldı
Hülya Avşar kimdi? Bir magazin ikonu olmadan önce çok beğendiğim bir sinema sanatçısıydı. 'Fazilet', 'Berlin In Berlin' gibi filmlerle oyunculuk kabiliyetine saygı duyduğum güzel insan, akıllı-zeki, örnek alınabilecek az sayıda kadından birisiydi. Ancak Televizyonda 'show' programı yapmayı keşfedip konuşmaya, asla doğru tonlayamadığı ses tonu ile kafamda yarattığım karizmasına yakışmayan üçüncü sınıf espriler yapmaya başlayınca, benim onunla ilgili hayallerim ve hülyalarım yıkıldı. Ancak; para kazanmak, eğlence sektörünün gelişen ve değişen yüzüne göre kendini konumlandırmak zorundaydı. Bu işlerden gelen maddi akış tabii ki onun için çok önemliydi ve yine de kendisini 'büyük' tutmayı başardı.
KONTROL KALMADI Ama kocası ile bildiğimiz sebepler yüzünden boşanmak zorunda kalınca; iyice kontrolünü kaybetti. Bu arada farkında mısınız zavallı Kaya Çilingiroğlu'nun da tüm mesaisi hayatındaki kadınları tatile götürmekle doldu. Hülya ile Amerika'dan geliyor Feraye ile Londra'ya gidiyor. (Sahi bu adam ne iş yapıyor?) Hülya Avşar her fırsatta, hatta olmayan fırsatlarda bile lafı mutlaka Kaya'ya getirip (Feraye'ye getiremiyor çünkü içinde patlayan kızgınlık bombaları yüzünden ondan üçüncü şahıs diye bahsedebiliyor.) ya laf çakıyor ya da abuk subuk espriler yapıyor. Tabii anlıyoruz canı yanıyor ama eminim benzeri şeyleri yaşayıp (hatta biraz daha ağır bile sayılabilir) kameralar karşısında sakin duruşunu bozmayan Zuhal Olcay'ı örnek alabilir kendine.
ANTİPATİK OLUYOR Bu saçma Kaya-Hülya ve nam-ı diğer 'üçüncü tekil şahıs' üçlemesinin hayli reyting ve popülarite getirdiğini de fark eden Avşar, şimdilerde pazartesi akşamları Show TV'de yayınlanan 'Pişti' programında, durumu başarıyla kullanıyor. Ama artık antipatik oluyor. Programın bu haftaki bölümünde Hülya Avşar'a 'sözde' sürpriz yaparak, hakkında şu cümleleri yazan İlhan Uçkan'ı karşı karşıya getirdiler: "Hülya Avşar depresyonda mı? Hani elinizde olmaz, hissettiğiniz kötü duygular kelimelerinize, görüntünüze yansır ya, işte aynen öyle! Güzelliği yüzüne yansımış denir ya, insanın duygusal sorunları da öyle yansır işte. Duruma ayan, birinden başlayıp ikisini de tedavi eder. Aymayan çirkin çirkin gezer! İyi oyunlar herkese..." İkisini bir araya getirmeden önce yayınladıkları kısa film de hayli ilginçti. İlişki danışmanlığı yapan, Milliyet gazetesinde ilişkiler üzerine gayet keyifli yazılar yazan ve kendini bu konuda bilirkişi sayan İlhan Uçkan'ın kendine danışan insanlardan aldığı ücretleri ekrana kocaman yazıp ona bir 'cinci hoca' süsü vermeye çalıştılar.
HİÇ HOŞLANMADIM Ardından ünlü Türk düşünürü Hülya Avşar tüm zarafetini bir yana bırakıp "Hanım, hanım senin ağzını öyle bir yırtarım ki salonuma perde yaparım" tavrını takındı. Stüdyoda olmasının avantajını seyirci alkışı saçmalığı ile kapatmaya çalıştı. Ama pek başarılı olmadı. Bir an, gerçekten hissettikleri ortaya çıkacak diye öyle korktu ki, az önce başka bir konu ile ilgili olarak yine hiç alakası yokken "Ben Kaya'yı döverim, ağbime gerek kalmaz" monologlarını unutuverdi. Ama asıl bomba; Uçkan telefonu kapattıktan sonra 'bu telefondan asla haberi olmayan' Hülya Avşar'ın elinde Uçkan'ın bir kitabından yapılmış alıntının bulunduğu kağıdı Beyaz ve Demet Akbağ'ın aklı selim durdurma çabalarına rağmen okumasıydı. Böylece 'Pişti'ci Avşar kendi oyununu kendi bozmuş oldu. Kahvehanelerde hile yapanlara ne yaparlar bilmiyorum ama ben bu hileden hiç ama hiç hoşlanmadım.
|