|
|
Dünya Kupası'nı kazanan belli
Hayır, bugünkü final maçıyla ilgili keskin bir yorum yapmaya niyetim yok. Ben, final maçı oynanmadan Kupa'nın kulplarına yapışıp, onu havaya kaldıranlardan söz edeceğim. Ne kadar eleştirilirse eleştirilsin - ki eleştirenler arasında ben de vardım- Almanya 2006'nın Türkiye'deki galiplerinden biri Kanal 1'dir. Kupa başlayana kadar neredeyse kimsenin adını bile anmadığı bir televizyon kanalı, şimdi kumanda aletlerinde TRT-1'in yerini aldı. Öyle tahmin ediyorum ki, pek çok kişinin kumanda aletinin 1 numaralı tuşunda artık Kanal 1 var. Tabii ki bir televizyon izleyicisi olarak oturduğumuz yumuşak televizyon koltuklarının üzerinde izlediğimiz her kupa görüntüsünün mükemmel olmasını bekliyoruz. Ama unutulan bir detay var. Bugüne kadar Türkiye'de Dünya Kupası'nı yayınlama cesaretini sadece TRT gösterebilmişti. Sırtını Hazine'ye dayamış, elektrik faturalarından pay alan, 8 bin kişinin çalıştığı, 7 kanallı, spor servisinde onlarca kişinin istihdam edildiği, kocaman, devasa TRT... Olanakları, kadrosu, teknik donanımı uçsuz bucaksız olan TRT'nin yayınları bile çoğu zaman eleştirildi, yerden yere vuruldu. Bunun yanında Kanal 1, bir ilk'e imza atıp, Kupa'nın tüm maçlarını yayınlayan özel kanal olarak, görevini yerine getirdi. Milyonlara Dünya Kupası'nın zevkini, heyecanını yaşattı. Henüz emekleme dönemindeki bir kanalın omuzladığı bu olağanüstü ağır yükle depar atmasını beklemek insafsızlık olurdu. Tabii ki hatalar, eksiklikler oldu. Ama ilk gün yayınlarıyla, son hafta yayınları arasında kıyaslama yapanlar göreceklerdir ki, bebek büyüdü, serpildi, ayakları üzerinde durur hale geldi. Daha iyisi yapılabilir miydi? Elbette... Peki ya daha kötüsü? Kesinlikle... Kanal 1, bana göre ilk sınavı verdi. Kumanda aletlerindeki yerini aldı. "Dünya Kupası biter, Kanal 1 de biter" diyenler, bence acele yorum yapıyorlar. Zira yaz döneminden başlamak üzere Kanal 1'in izleyicilerini öyle büyük sürprizler, öyle inanılmaz transferler bekliyor ki, görenlerin, duyanların ağızları bir karış açık kalacak. "Bekleyip, görenler" en doğru yoruma ulaşırken, acele edenler mahcup olacak. Dünya Kupası'nın ikinci kazananı ise Akbank... Öyle iyi bir reklam stratejisi belirlediler ve Kupa'ya öyle akıllıca yatırım yaptılar ki, Akbank reklamı adeta Almanya 2006'nın Türkiye'deki jeneriği oldu. Reklamın müziği ise neredeyse hiç silinmemek üzere kulaklara yerleşti.
VE DİĞER KAZANANLAR Bir başka kazanan ise Ümit Aktan'dı. Kim ne derse desin, eğer televizyonculukta alternatif sunuculuk diye bir kavram varsa, bunun bayrağını taşıyanlardan biri de Ümit Aktan'dır. Biliyorum, seveni kadar nefret edeni de var. Tıpkı, Reha Muhtar gibi. Ama bazılarından kolay vazgeçemezsiniz. Onlar ekrana çıktığında ister istemez kafanızı o yöne çevirirsiniz, "Acaba ne diyecek?" diye... Aktan da Muhtar da o kategoridedir. Ama bu işte sadece Ümit Aktan kazanmadı. Kanal 1 de Ümit Aktan'ı kazandı. Yeni sezonun spor programları başlarken, bu dediklerimi anımsayacaksınız. Ve bir başka kazanan: Plazma ve LCD TV üreticileri... İlk 6 aydaki satışlar Dünya Kupası nedeniyle geçen yıldan tam üç kat fazla gerçekleşmiş. Türkiye'deki evlerin yüzde 99'unda televizyon var. Ülkemizdeki toplam hane sayısı ise 17 milyon. Bazı hanelerde birden fazla televizyon olduğunu varsayarsak, ortaya inanılmaz bir pazar çıkıyor. Ben kahverengi eşya sektörünün ileri gelenlerinin yerinde olsam, Dünya Kupası'nı her yıl oynatmanın bir çaresini bulurdum!..
|