|
|
Güzel ve akıllı kadın...
Yıllar önce, yani ben gazetecilik yüksek okulunu bitirmişim, çalışmak için bütün gazetelerin kapısını tek tek çalıyorum. Amacım politika veya spor muhabiri olmak; spor ilk tercihim, hatta radyoda veya televizyonda maç anlatmak idealim... Her kapıdan kibarca çevriliyorum, "Kadromuz dolu, telefonunu bırak, seni ararız" denilerek... Spor servis şefleri, "Genç bir kız, büyük cesaret! Ama çok zor!" diyorlar. Moralim bozuk, ne yapacağımı düşünürken, elime 'Kadınca' dergisi geçiyor. Karıştırırken derginin editörünün Duygu Asena, yani Şirin olduğunu görüyorum. Şirin'i iyi tanıyorum, Hürriyet'teki köşesinden. Her sabah severek okur, hafiften kıskanırdım; gazetede çalışmaya başlayınca onun gibi olma isteği dolardı içime...
KAPILARINI KAPATMADI Hiç düşünmeden dergideki adrese gidiyor ve Duygu Asena'nın kapısını çalıyorum. Her zaman gülümseyen yüzüyle karşılıyor beni. Kendimi tanıtıyor ve ne yapmak istediğimi anlatıyorum. Aslında diyorum ki, "Ben gazeteci olmak istiyorum. Her işi yaparım. Yeter ki bu işi öğreneyim ve bir gazete-dergi ortamında çalışayım." O da diğerlerinin verdiği cevabı veriyor bana; "Şu anda kadromuz yok, telefonunu bırak, ihtiyaç olunca seni ararım..." Ne var ki moralim bozulmuyor! Çünkü diğerlerinde görmediğim bir sıcaklık buluyorum Duygu Asena'da; kapıları kapamıyor bana, açık tutuyor, öyle hissediyorum. O sıcaklığa güvenerek de sık sık arıyorum kendisini. Bazen telefonla, bazen kapısını çalarak, "Ben geldim! Hala bana ihtiyaç yok mu?" diyerek...
KAVGAYI HİÇ SEVMEZ Ve bir gün, yine aradığımda, "Pazartesi başlar mısın?" diyor. Başlamaz mıyım? Hemen çalıştığım yere istifamı verip, soluğu 'Kadınca'da alıyorum. Meslekteki ilk öğretmenimdi Duygu Asena. Gazeteciliği, dergiciliği ve insan ilişkilerini, hayata dair pek çok şeyi ondan öğrendim... Söylediğine göre en iyi öğrencisi de bendim. Onun yanında kimsenin canı sıkılmaz. Son derece neşeli, eğlenceli, komik bir kadındır. Hep anlatır; başından geçenleri, gözlemleri, insanları, erkekleri... Yorumları, değerlendirmeleri son derece doğrudur, yalındır ve de traji komiktir. Hem güldürür hem düşündürür insanları. Yaşamdan keyif almaya davet eder insanları. Çünkü o hep öyle yapmıştır. Yaşananlar ne olursa olsun, güçlü olmaya, mücadele etmeye ve mutlu olmaya çalışmıştır. Kavga etmeyi hiç sevmez, etmez de... Kimseye kızmadan, sesini yükseltmeden bildiği şekilde yoluna devam eder. Yani o erkeklerin karalamaya çalıştığı gibi erkek düşmanı, lezbiyen, agresif, kavgacı, apolitik bir kadın değildir ve de hiç olmamıştır. Tam tersi yumuşak, sevecen ve hoşgörülüdür. Ama inatçıdır da. İnandığı konularda asla pes etmez, mücadelesini sonuna kadar götürür. 'Dü...' diyemiyorum, hala...
|