SABAH - 19/10/2006 - Prof. Dr. Aydın Ayaydın

Şu an 19 Ekim 2006 - Perşembe tarihli sabah.com.tr'yi okumaktasınız.
Bugüne ait sabah.com.tr içeriği için tıklayın »

kapat

Google Arama

Müzakere durursa Türkiye nasıl etkilenir?

Avrupa Birliği yıl sonuna kadar piyasaların gündeminde ilk sıralarda olacak gibi görünüyor. Kıbrıs konusunda uzun vadeli bir çözüm ihtimalinin en azından şu anda masada olmaması piyasaları tedirgin ediyor.
Avrupa Birliği Dönem Başkanı Finlandiya'nın önerileri ise sadece günü geçiştirmeyi sağlayacak ve hem Türkiye'ye hem de AB'ye zaman kazandıracak nitelikte . Tartışmaların kilitlendiği nokta Güney Kıbrıs'a Türkiye'nin liman ve havalimanlarını açması. AB kanadı, 'daha önce söz verdiniz neden açmıyorsunuz' diye diretiyor. Türkiye ise haklı olarak AB kanadının Kuzey Kıbrıs'a uyguladığı izolasyonları kaldırmamasını gündeme getiriyor. Sonuç olarak ilerleme sağlanamıyor. AB yolculuğu da bu nedenle sıkıntıya giriyor . Limanların açılmamasını Gümrük Birliği'ne aykırı diye nitelendiren AB bürokratları ilgili müzakere fasıllarını askıya almayı tartışıyor. Limanların açılmasının kaç müzakere başlığını etkilediği ise bazılarına göre 6, bazılarına göre 12. Yani, Türkiye'yi üye olmaya çalıştığı AB yolunda 12 müzakerenin askıya alınması tehlikesi bekliyor . Bu da neredeyse bütün müzakerelerin üçte birinin ertelenebileceği anlamına geliyor.
Avrupa Birliği yetkilileri sorunları çözmeden Güney Kıbrıs'ı adanın tamamının temsilcisi olarak üye almanın yanlışlığını şimdi daha iyi anlıyordur diye düşünüyorum . Ancak faturası yine Türkiye'ye çıkıyor. Beni asıl bu kadar fazla sayıda müzakere başlığı askıya alınırsa piyasaların nasıl etkileneceği endişelendiriyor. Bugüne kadar AB'ye üyelik perspektifinin Türkiye'ye para girişini hızlandırdığı konuşuluyordu. Peki müzakerelere başlamış ama başlıkların üçte biri askıya alınmış bir ülkenin piyasaları nasıl etkilenir acaba?
Türkiye'de seçimlerin de yaklaşması, işin çözümü yolunda adım atılmasını daha da zorlaştırıyor . Kıbrıs konusunda yaşanan sorunların çözümü konusunda atılacak her türlü adım ne kadar iyi niyetli olsa da seçim ortamında farklı yorumlanabilir. Adımların siyasi riskinin de fazla olduğunu hatırlatmalıyım. Seçim sonrası kalıcı adımlar için daha yüksek ihtimal diye düşünüyorum. Seçim demişken bütçeye de değinmek istiyorum .
Kesin olarak resmi ağızlardan açıklanmasa da 200 milyar YTL'yi aşan büyüklükte bir bütçenin söz konusu olduğu anlaşılıyor . Piyasalar için en önemli nokta sıkı maliye politikasının devamıdır. Seçim yolunda harcama musluklarının açılması en çok korkulan gelişme. Büyüme hedefinin 2007 için yüzde 5'te tutulması da seçimden ekonomi bürokratlarının çekindiğini gösteriyor. Son 4 yıldaki ortalama ise yüzde 7'nin üzerinde. Bir başka korku kaynağı da büyümenin cari açığı da büyütmesi ve kırılganlıkların artırılması. Bu sene daha kontrollü büyümenin hedeflendiği anlamına geliyor. Ancak seçim yılında tüketimin ve iç talebin nasıl kısılacağını doğrusu merak ediyorum.