kapat
   
10 Aralık 2006 Pazar
 
SABAH Gazetesi
 
Servislerimiz
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Margaret Beckett
Bu haberi dinle
AB Türkiye'siz çok fakir kalır

İngiliz Bakan Margaret Beckett, AB liderler zirvesi öncesi kaleme aldığı makalede şu uyarıyı yaptı: Türkiye'yi uzaklaştıracak olursak varacağımız nokta çok daha fakir, zayıf ve çok daha az güvenli bir AB olacaktır.

Türkiyesiz bir AB zayıf olur

Türkiye'yi "Avrupa'nın stratejik seçimi" diye nitelendiren Beckett, AB liderler zirvesi öncesinde kaleme aldığı makalede, "Türkiye'nin yükümlülükleri doğrultusunda bir liman bile açılacak olsa, AB'nin bu ilerlemeyi olumlu karşılayıp buna göre tepki vermesi gerekir" dedi.

Herhangi bir Avrupalı politikacıdan vatandaşlarının karşı karşıya olduğu zorlukları kağıda dökmesini isterseniz, büyük bir ihtimalle şu konuları içeren bir liste ile karşılaşırsınız: Asya'nın artan küresel rekabeti; enerji kaynaklarımızın güven altında olmaması; Müslüman olan ve olmayan halkları birbirinden uzaklaştırmaya çalışan ve gittikçe artmakta olan dini aşırılık, yaşı ilerleyen bir nüfus ve olduğundan da kötü görünen emeklilik krizi; Avrupa'nın kendi sınırları dışında çok daha aktif bir rol oynama isteği, gerek bu sınırlarda gerekse bu sınırların içinde kalan bölgelerde uyuşturucu kaçakçılığı, organize suçlar ve yasadışı göç konularıyla mücadele gerekliliği.

GENÇ
VE DİNAMİK ÜLKE

Dolayısıyla, aşılması gereken tüm bu sıkıntıların ele alınmasında son derece olumlu rol üstlenebilecek bir ülke olduğunu düşünün. Dinamik ekonomisi ile bu yıl içe dönük yatırımlarda 20 milyar Amerikan Doları'nı çekmek üzere olan; petrol ve gaz taşımacılığında halihazırda önemli bir geçiş noktası konumunda bulunan ve Avrupa'ya açılan son derece önemli bir enerji koridoru olma yolunda ilerleyen; aralarında Suriye ve İran'ın da bulunduğu birçok Ortadoğu ülkesiyle mevcut AB üyesi ülkelerininn hiçbirisiyle eşleştirilemeyecek bir ilişki ağına sahip; Müslüman değerlerin nasıl Avrupalı değerler haline getirilebileceğini göstermiş; genç ve eğitim düzeyi gittikçe yükselen bir işgücüne sahip; diğer hiçbir Avrupalı ülkenin sahip olmadığı büyüklükte silahlı kuvvetleri bulunan; terör, organize suçlar, yasadışı göç ve kaçakçılıkla mücadele konularında bizlerle birlikte çalışarak gerçek bir başarı sağlayabileceğini göstermiş bir ülke.

YANITIMIZ NE OLMALI?
Hepsinden önemlisi de bu ülke, Avrupa'nın bu zorlukların tümünün karşısına çıkabilmesine yardımcı olmak istiyor. Dolayısıyla, yanıtımız ne olmalı? Bir yandan koşul ve yükümlülüklerini yerine getirmeleri gerektiğinin altını çizerek şimdiye kadar katettikleri yolu takdir edip politik ve ekonomik reformlarını sürdürmelerine yardımcı olarak bu ülkeyi cesaretlendirebiliriz. On ile onbeş yıllık bir dönem boyunca, AB'nin bir üyesi konumuna gelinceye kadar onları kendimize yakınlaştırabiliriz. Diğer yandan da istediğimizin bu olduğunu belirttikten sonra, fikrimizi değiştirip onlara sırtımızı dönebilir, emsali görülmemiş bir reform sürecinin tüm değerli sonuçlarını sıfırlayıp yeni bariyerler koyarak hiçbir zaman gerçekten "bizden biri" olup olamayacaklarından emin olmadığımızı gösterebiliriz. Ancak böyle yaparak sadece kurulabilecek daha yakın ilişkilerden edinilecek potansiyel kazançları yok etmiş olmakla kalmaz, aynı zamanda mevcut işbirliğimizi de tehlikeye atmış oluruz. Bunun basit bir tercih olduğu düşünülebilir. Ancak konu Türkiye olduğunda bazı insanlar için hiç de basit bir tercihmiş gibi görünmüyor.

PEMBE GÖZLÜKLE BAKMAK
Belki de, genişlemeyi destekleyenlerimiz olaylara pembe gözlüklerin ardından bakıyorlardır. Fakat tarih iyimserlerin yanında, kötümserlerin değil. Gereğinden büyük ve erken olduğu gerekçesiyle, 2004 genişleme planının asla işe yaramayacağını düşünenler vardı. Ama buna rağmen bu plan tam bir başarı olmuştur. Gene aynı şekilde, genişlemenin bir önceki turlarının herbiri Birliğe katılmakta olan ve hali hazırda üyesi bulunan taraflara büyük faydalar sağlamıştır: Örneğin dikatörlükler artık demokrasilere dönüşmüş, eski düşmanlar iyi dostlar haline gelmiştir. AB'nin sınırlarındaki ülkeleri arkası arkasına bir değişim sürecine sokma konusundaki rolü neredeyse mucizevi olmuştur.

CESUR ADIM ATILMADI
Peki Türkiye ve hatta Batı Balkanlar farklı mı? Hem evet, hem de hayır. Hayır, çünkü bu, böylesine cesur bir adımı ilk atışımız değil. Orta ve Doğu Avrupa'nın eskiden komünist rejimle yönetilen devletlerini aramıza almak, gerek kapsam gerekse anlam açısından benzeri görülmemiş bir hamleydi. Ve evet, çünkü hem Türkiye hem de Batı Balkanlar tamamen kendilerine has, aşılması gereken bir takım konuları ortaya koymaktadır. Bu nedenle de katılım süreçleri son derece zorlu geçmektedir. Aslında bu iyi bir şeydir ama bu koşullar üzerinde mutabık kalıp süreci başlattıktan sonra, AB'nin verdiği sözlerde duracağını göstermemiz gerekiyor. Tabii ki harfi harfine uyulacak bir şartlılık söz konusudur: Yeni koşullar öne sürülmesi değil. Daha düşük seviyede bir ödülü değil, ne söz verdiysek onu göstermeliyiz.

BİR LİMAN BİLE OLSA
Diğer tüm aday ülkeler gibi Türkiye'nin de AB'ye karşı tüm yükümlülüklerini yerine getirmesi gerektiği aşikardır. Türkiye'nin deniz ve hava limanlarını Kıbrıs ticaret gemilerine ve uçaklarına açmaması konusunda AB'nin bir yanıt vermesi doğaldır. Ancak Britanya'da bizler bu yanıtın orantılı olması ve Türkiye'nin söz konusu yükümlülüklerini tam olarak yerine getirmesini sağlayacak şekilde tasarlanması gerektiği kanaatindeyiz. Tabii ki Türkiye'nin yükümlülükleri doğrultusunda bir liman bile açılacak olsa, AB'nin bu ilerlemeyi olumlu karşılayıp buna göre tepki vermesi gerekir. Katılım sürecinin rayında devam etmesini sağlamak, Türkiye'nin Avrupa ile birlikteliğini sürdürmek ve Türk Hükümetinin Kıbrıs konusundaki çözüm arayışlarını sürdürmesini sağlamak, Türkiye'de değişimi ve Kıbrıs'ta güvenliği sağlamanın tek yoludur.

STRATEJİK KARAR
Dolayısıyla, Aralık ayının ortalarında Avrupalı politikacılar genel olarak genişlemeyi, özel olarak da Türkiye'nin katılımını görüşmek üzere bir araya geldiklerinde, son derece büyük bir öneme sahip stratejik bir karar ile karşı karşıya kalacaklardır. Burada hiçbir hata yapılmamalıdır, zira eğer Türkiye'yi uzaklaştıracak olursak sonunda varacağımız nokta çok daha fakir, zayıf ve çok daha az güvenli bir AB olacaktır.

1 2 3 4 5
 
DİĞER SİYASET HABERLERİ
 Liman önerisi, Fin Başbakanı'na yapıldı
 Sözlü görüşmeyi bile mi soracağız?
 Doğrudan ya da dolaylı bilgi verilmedi
 Baykal: Sezer'in CHP'ye gelmesi onur verir
MUHARREM SARIKAYA
'Stratejiniz ne?'
"Rumların yıllardır sürdürdüğü tek bir...
YAVUZ DONAT
Piyango
Nedim Kuzu, Siirt Ticaret ve Sanayi Odası Başkan...
ASLI AYDINTAŞBAŞ
Kıbrıs üzerinden Çankaya
Gene bir gerilimdir başladı...
Lösemili çocuklar için 2 milyon dolar bağış
Dolmabahçe Sarayı'ndaki Bizim Lösemili Çocuklar Vakfı gecesinde rekor...
Erkek hastalar ona 'Kızım git işine' diyor
Erkek egemen bir dal olan ürolojide uzmanlaşan Naşide Mangır ailesini...
El Kaideci avukatın evinde disket bombası çıktı
El Kaideci avukatın evinde disket bombası çıktı
Papa'nın geleceği gün kendisini "El Kaide'nin Türkiye komutanı"...
Yine mayın: 1 şehit
Yine mayın: 1 şehit
Diyarbakır'da teröristlerin yola döşediği mayın patladı, bir er şehit...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Pazar Sabah | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar | Arşiv | Künye | Ana Sayfa
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Üretim ve Tasarım   Merkez Bilgi Grubu