|
|
Giden gidene!
Yeni yıldan birkaç gün önce bir partide rastladım kariyerinin zirvesindeki arkadaşıma. Her zamanki gibi güler yüzlü, canlı ve neşeliydi. İşten çıkmış, partiye uğramıştı. Birazdan evinin yolunu tutacaktı şoförü ile birlikte. Sonra yalnız. Çocuklar yatakta olduğu için 'tek başına' olacaktı. Tek başına televizyon seyredecek, tek başına müzik dinleyecek, tek başına kitap okuyacak ve koca yatakta tek başına yatacaktı.
GÜÇLÜ OLMAK SUÇ Birlikte yola çıktığı hayat arkadaşı bir yıl önce 'gitmek' istemişti çünkü. Nedensiz! Anlamamıştı ne olduğunu. Her şey yolunda sanıyordu. Çok çalışıyordu, yıllardır çalışıyordu. İsteyerek, severek. Çabalarının da karşılığını almıştı. Akıllıydı, zekiydi, başarılıydı, kocasından daha çok kazanıyordu. Daha ünlüydü. Güçlüydü. Bu yüzden mi terk edilmişti? Boşanır boşanmaz evlenmişti kocası, kendisinin tam zıddı bir kadınla. Pasif, öne çıkmayı sevmeyen, sessiz bir kadınla. Ve tabii daha genç.
GİDEN GİDER Ağlayıp sızlamamıştı koca gitmek isteyince. Zorluk çıkarmamıştı. Kimseye belli etmemişti içinde kopan fırtınaları. Ertesi gün ve sonraki günler hep işinin başındaydı. Hayat devam ediyordu ve onun önemli bir sorumluluğu vardı. Önemli kararlara imza atarken de anlamamıştı kimse neler yaşadığını. Anlatırken de gülüyordu ama gözlerindeki hayal kırıklığını görebiliyordum. Pardon, duyamadım; kariyer yerine kocasının egosunu mu düşünseydi? O zaman terk edilmeyecek miydi sanki? Hem kocalar niye düşünmez karılarının kırılan gururlarını? Sorun kalanda değil, gidecek olan da. Gitmeye karar verildiyse yapacak bir şey yok. Gideni unutturacak yeni birini bulmaktan başka
|