Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ÖNERİ-YORUM ŞEREF OĞUZ

İş ahlakı daha kârlı

Serbest piyasa diye bir şey yoktur. Her piyasanın seçme özgürlüğünü kısıtlayan bazı kuralları ve sınırları vardır. Bir piyasa, ancak sadece altında yatan göremediğimiz sınırlamaları koşulsuz olarak kabul ettiğimiz için serbest görünür.
Ha-Hoon Chang'ın, "kapitalizm hakkında size söylenmeyen 23 şey" adlı kitabı, bu "uyandırma" ile başlıyor. 1929 Büyük Buhran'dan bu yana yaşanan en büyük krizin gündemimize getirdiği sorgulama, kapitalizmin öne çıkardığı ama aslında olmayan serbest piyasada neyin, ne kadar serbest olduğunun, yeniden düşünülmesidir.
Devletler, kurumlar, şirketler ve kişiler işini yaparken ne kadar serbest olmalıdır? Eğer gerçekte bir serbesti yoksa gizli kuralları koyanların, kimi, nasıl kazandırdığını sorgulamalı mıyız?
İş dünyasındaki ilişkilerin evrensel kabul görmüş değerler üzerinden yürümesini savunan iş etiği, bu sorgulamanın yalnızca bir boyutu. Bizde de pek çok kurum, uygulamasa dahi, iş etiğini reddetmeyecek algı düzeyine ulaştı.
Fakat temel sorun, iş etiğinin "yavaşlattığı", etik olmayan rakipler karşısında "rekabet dezavantajı" yarattığı ve "masraflı" olduğu yargısıdır.
Öyle ya... Bir yandan vergini ödeyecek, çalışanını soymayacak ve müşterini kazıklamayacaksın. Öte yandan bunları yapmayan rakibinle, vahşi pazarda, serbest piyasada fiyat rekabeti yapacaksın.
Kaba bir bakışla, etiğin bir külfet olduğu söylenebilir. Nitekim böyle düşünenlerin sayısı hayli fazla ki iş etiği bizde işlemiyor, yerleşemiyor.
Dinin de vicdanın da etik davranmayı, ahlaki ve toplumsal değerlere saygıyı emretse dahi, "rekabet şartları" gerekçesiyle "başkasında güzel ama biz yapamayız" çıkmazına saplanıyoruz.
Oysa şimdi en yüksek maliyetten öğrendiğimiz etik olmayan iş'in kazandırmadığı, eninde sonunda krizi kaçınılmaz kıldığıdır. Son küresel kriz iş etiğinin dışlandığı, ahlakın iş dünyası dışına itildiği vahşilikten doğmadı mı?
Türkiye'ye gelince... Yasalar, kurallar, düzenlemeler ve devletin denetleyici kurumları... Yetmiyor, esnaflık kültürü ve diğer davranışlar. İş yapma kültürümüzün zaman zaman sekteye uğradığı bir gerçektir.
Fakat bu sekte halinde kendi krizlerimizi inşa ettiğimiz de en az o kadar gerçektir. Hatırlayın, kayıp yıllar 90'larda, "devlet malı deniz, yemeyen domuz" türünden vahşi bir etik dışılık vardı. Sonra topyekun kaybettik 2001 krizi ile ortağımızı dolandırmamayı, sahip olduğumuz bankanın içini boşaltmamayı, devletimizden vergi kaçırmayı daha az düşünür olduk.
Bugün yeniden etik dışı gelişimlerin tırmandığına tanık oluyoruz.
Müşterisini kandıran, ortağına kazık atan, garsonu adına faturaladığı zorunlu bahşişi cebine atan...
Ahlaksızlık, her çağda her coğrafyada var olmuştur. Ama ipi daima iş ahlakına sadakat göğüslemiştir...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA