Mısır'daki milyonlarca Mursi yanlısı, Darbeyi ve katliamı kınamak için günlerdir Rabiatu'l-Adeviye Meydanı'nda yatıp kalkıyor.
Hem de Sisi'nin kurşunlarına rağmen.
Darbe karşıtları çoluk çocuk ünlü meydanda toplanmış.
İftarlarını burada açıyor, teravihlerini burada kılıyor…
Ölüme rağmen buradalar.
Mursi gelene kadar da bekleyecekler…

Türkiye'de ise darbe olması için tutmalarını kışkırtan, ortalığı savaş alanına çeviren İşçi Partisi Genel Başkanvekili Hasan Basri Özbey,
Mısır'daki kanlı darbeye acayip destek verdi.
Utanmadan da darbeyi, 'halk devrimi' diye niteledi. İP'çi Özbey ayrıca Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e ve Başbakan Erdoğan'a fütursuzca dil uzattı.

Anlaşılan adamın gözü döndü.
Mısır'daki demokrasi sevdasından rahatsız oldu.
Çünkü Adeviye, Türkiye'deki sinsi oyunu da bozdu.
Bozmakla kalmadı, hain takımının gözünü korkuttu…
Mısır'daki bu direniş olmasaydı, bizdeki olaylar daha da kızışırdı…

Demokrasi düşmanları sevinçlerini televizyon ekranlarına taşıdı.
Hatırlayın Levent Kırca'nın yönettiği Ulusal Kanal'daki alt yazıyı.
"Mısır'ın Tayyip'i gitti..."
Ama bekledikleri bu değildi.
İP'çi takım Sisi'nin Mursi'yi bir an önce idam etmesini o kadar çok istedi ki…
Mursi'nin idamının, Erdoğan'a görevi bıraktıracağını sanıyorlar…
Tutmaları böyle motive ediyorlar.
Hem ahmak, Hem de aptallar…
Ne Başbakan'ı ne de onu sevenleri tanımışlar.

1983 doğumlular 12 Eylül 1980 darbesini bilmez.
Yani ihtilal günlerini...
O acı dönemi biz yaşadık.
Zor zamanlardı…
Cunta işi o kadar azıtmıştı ki, genelev kadınlarına bile uzanmışlardı.
Onları hizmet içi eğitime tabii tuttular.
Yani kadına müşterisine nasıl davranacağı ve ne yapacağı yeniden öğretildi!
O günlerde 'Amiral gemisi' olmakla övünen Hürriyet ile Nokta dergisi de bu haberlere geniş yer vermişti.

Askeri cunta, Erzurum genelevinde çalışan hayat kadınlarına verdiği seminerle nereye kadar uzandığını söylemeye gerek yok sanırım.
Sanki ülkenin her sorunu çözülmüş de, bir bu dert kalmış.

Belki de dünyada ilk kez böyle bir şey oluyordu.
Konuşmacılar, hayat kadınlarına müşteri memnuniyetini anlatıp durdu.
Hayat kadınlarının yaptığı esprileri burada yazmam mümkün değil tabii.
Seminerlerde pratik var mıydı bilmiyoruz.
Ancak hayat kadınlarının cuntadan istekleri olduğunu biliyoruz…
Mesela geneleve gelen erkeklerin tıraşlı ve temiz giyimli olması gibi.

Bu rezil faaliyetin haber olarak yer aldığı Kasım 1983 tarihli Nokta dergisinin başlığı ibretlikti:
"Daha iyi bir hizmet için genelev kadınlarına özel 'kültür' semineri."
Biri amiral gemisi, Diğeri popüler bir dergi.
Maalesef hiçbirinde bu
yüz kızartıcı seminere tek kelimelik bir eleştiri veya tepki yoktu.
O günlerde 'cunta'yı eleştirenin kellesi giderdiçünkü.

İhtilalin en masum icraatı buydu belki de.
Dayak, işkence gibi insanlık dışı eziyetleri saymaya gerek yok.