Hani
bazı mekânlar vardır, kendilerinden çok orada yaşayan hayvanlarıyla adını duyurmuştur. Kedileriyle ünlü mekânlara daha sık rastlanır. Kedili kafeler vardır ama köpekli pek yoktur. Kalamış'taki Sarman Kitapçı, Cihangir'deki Kedili Kaktüs, Çengelköy'deki tarihi çay bahçesi, Kadıköy Akmar Pasajı'ndaki sahaflar ve daha birçok adresin müdavimi kedilerdir. Köpekler bu konuda biraz daha özgür takılırlar. Belki istenmediklerini bilirler, belki de bir mekâna bağlı kalmak yerine kaldırımlarda yaşamayı tercih ederler. Ancak arada sırada köpeğiyle ünlenen adresler de yok değil. İstanbul Basın Müzesi gibi. Müzenin Müdürü Saadet Altay'ın köpeği olan Sindi, 10 yıldır müzede ve pek çok yönüyle sıradışı bir köpek olan Sindi'nin şöhreti müzeyi aşmış durumda. Yıllardır davranışlarıyla müzeyi ziyaret edenleri kendine hayran bırakan Sindi, hakkında yazılan kitaptan sonra iyice ünlenmiş durumda. Sindi hayranlarından biri olan İğci tarafından kaleme alınan
Müzedeki Hanımefendi Sindi adlı kitap, sevimli köpeğin ağzından yazılmış. Gazeteci- yazar Nurettin İğci, kitabın çok ilgi gördüğünü söylüyor: "Aydın'dan, Zonguldak'tan arayıp kitabı isteyenler var. Sadece onu görmek için müzeyi ziyaret edenler çok oluyor. Umduğumdan daha fazla ilgi gördü. Okullara gidip söyleşilere katılıyorum. Bu kitabımı da götürüyorum. Çocukların çok hoşuna gidiyor."
VARLIĞI YOKLUĞU BİR
12 yaşındaki Sindi'nin yaşamı aslında çok da keyifli başlamamış. Antalya'da bir barınakta zorlu iki yıl geçirdikten sonra Saadet Altay tarafından sahiplenince yaşamı da tamamen değişmiş. Başta Saadet Hanım olmak üzere bütün müze personeli onu çok sevmiş ve el üstünde tutmuşlar. Çok sevimli ve yumuşak başlı olduğu için müzeye gelen herkese kendini sevdirmeyi başarmış. Özellikle de gazeteciler, yazarlar, öğretim üyeleri arasında çok sevilen Sindi'yle en çok yakınlık kuranlardan biri de Nurettin İğci'ymiş. Çocuklar için yazılmış 56 kitabı olan İğci, Sindi'yi sürekli gözlemliyor ve fotoğraflarını çekiyormuş. Sergi gezerken, banyo yaparken, uyurken birbirinden hoş fotoğraflar birikmiş ve Saadet Altay, Nurettin İğci'ye bunları bir kitapta toplayabileceğini söylemiş. İşte
Müzedeki Hanımefendi Sindi adlı kitap böyle ortaya çıkmış. Nurettin İğci, Sindi'nin tam bir hanımefendi olduğunu söylerken, müzede varlığıyla yokluğunun belli olmadığını ekliyor: "Bugüne kadar havladığına bir ya da iki kere şahit oldum. Onu sevenler eskiden de çoktu. Şimdi daha da çoğaldı. O da kimin sevip kimin sevmediğini biliyor. Ona göre davranıyor. Kitabım onun gözünden hayatı anlatıyor. Böyle bir kitap yazmakdaki amacım ise insanlara biraz olsun hayvan sevgisini aşılamak. Kendim bastırdığım için kitapçılarda satılmıyor. Söyleşiler, fuarlar ve kitap şenliklerine katıldığımda imzalıyorum. İsteyen Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ve benden temin edebilir."
Bilgi için: nuri.igci@gmail.com, (0532) 694 27 87